orucunu boya hediyeler yoldaaa :) Minikler yarım gün oruç tutmaya teşvik edilir ve ödüllendirilir,Oruçları satın alınır. Satın almada ücret her zaman sadece para olmayabilir tabikiYalnız, orucun sadece Allah rızası için tutulduğu ve asıl ödülün Allah tarafından ahirette verileceği de onların anlayacağı bir dille
Hani benim sevincim nerdeBilyelerim topacımKiraz ağacında yırtılan gömleğimÇaldılar çocukluğumu habersizPenceresiz kaldım anneUçurtmam tel örgülere takıldıHani benim gençliğim annePenceresiz kaldım anneUçurtmam tellere takıldıHani benim gençliğim nerdeNe varsa buğusu genzi yakanEkmek gibi aşk gibiAh ne varsa güzellikten yanaBölüştüm büyümüştümBu ne yaman
kitaplığından ödünç kitap vermeyen insan. dünyanın en doğru işini yapan insandır. büyük bir kütüphanem var. param oldukça yeni kitaplar alıp, okumayı seven bir insanım. her kitabımın benim için ayrı önemi vardır. çünkü roman da okusam altını çizerek okurum. o çizdiğim yerler, benim hayatımdan izler taşır hep
Boş boş dedikodu yapmak yerine oturup aklımıza takılan konuları konuştuğumuz, bizi yaratan Rabbimize onun dediği vakitlerde birlikte ibadet ettiğimiz, aramızda ki bağı Rabbimizin güçlendirdiği dostluklar nasip etsin. Elhamdülillah arkadaşlarımdan yana çok şanslıyım. Her biri benim şükür sebebim.
Küfüröğrenirim, çok pis küfrederim. Büyüklerimi üzerim mesela. Şükretmem asla. Ağlarım ulu orta. Cemal abiyi okumam bir daha. Evden kaçarım, aklımı kaçırırım.. İntihar edip bir balık olarak doğarım. En azından seni unutabilen bir mahluk olmanın tadına varırım. Kalemi bırakır, sigarayı üç pakete çıkartırım.
Vay Tiền Online Chuyển Khoản Ngay.
hakan günday ve murat uyurkulak ile ilgili bir problemim var. ikisiyle birden. okuduğum kitaplarını hatırlamıyorum, ve onları birbirlerine karıştırıyorum! gördüğünüz gibi ayıp ediyormuşum. yine de sanırım ekiptekileri birbirine karıştırma yatkınlığı ile ilgili olsa yüz-göz'den bahsetmiyorum aslında, çünkü murat uyurkulağı daha önce gördüğümü hatırlamıyorum. en son okuduğum kitap kinyas ve kayra, üstüste ankara'dan okumuş oldum. köşesi katlanmış çok sayfam var. bakalım altından kalkabilecek miyim? ah bu arada! kitabı ikinci el aldım. dedim ve kayboldum... çünkü aldığım yerin adını bilmiyorum. yıllardır gittiğim bir yerdir, bazen çok seyrek, bazen üstüste, ama adına hiç dikkat etmemişim. google haritalarından bak, yok sokağın adını arat derken öğrendim! lamelif sahaf. evet oradan aldım. ilk sahibi ilk kitabı açtığında heyecandan olsa gerek, bir sürü satırın altını mavi tükenmez kalemle çizmiş, sayfanın altına üstüne notlar almış. tükenmezle! ben de tam bir önceki ankaralı yazarımda bununla ilgili bir durumun olduğu bir öykü okumuştum. hahhahahah, aynı kitapçıdan aynı zamanda aldığım bir kitap, yine ankaralı bir yazar, murat uğurlu'nun buralar bıraktığın gibi'sinde bir öykü. bahsetmezsem olmaz. adam sahaftan farkında olmadan aldığı altı çizili bir kitap yüzünden düpedüz sıkıntılıdır. "bütün hayatım şu düşüncesiz adamın altını çizdiği harf yığınlarının gölgesinde mi geçecek şimdi?" böyle der çünkü kendisi öldükten sonra başkalarının o kitabı bulup altını çizdiği yerlerin onun tarafından çizildiğini düşünerek, kendisini oralardan tanımlamasından korkar! murat uğurlu da barış bıçakçı ve emrah serbes arasında buruk bir tatla ilk kitabını bizlere hediye etmiş! diyerek esas konumuza dönmeli... bu bir pekala merak edip kıvırmışım, nedir acaba platon'un mağara istiaresi? vay, evet, bunu duyduğumu hatırlıyorum. ama aklımdan silinmiş gitmiş. işte bu yüzden güya girişmiştim bir bloğa... hakan günday, kitapta kinyas'ın ağzından şöyle yazarak merakımı cezbetmiş -ama ne yazık ki tembelliğimi yenemediğinden şimdi bakıyorum!- "Platon'un Mağara İstiaresine karşılık ben de Kuyu İstiare'sini yazdım doğdukları andan itibaren düşen insanların, yanlarından hızla geçen fırsatlara ve başka insanlara tutunup tırmanmalarını ve bunu sadece doğdukları andaki yüksekliklerine erişebilmek için yaptıklarını anlattım." yine kendimi dağıtıp, bu sefer de yıldız tilbe'den aşk yok olmaktır dinlerken buldum kendimi. bu iki ancak çok uzun geldi. ne yazmak ne fotoğraf, direk tarayıcı! bu üç bizimkiler liberya'da takılıyorlar. Kayra geçen bir arabadan alpha blondie duyuyor ve her coğrafyanın kendine göre ağıtları var" diyor içinden. onun için sıradaki şarkı geliyor dört aşık veysel ve david bowie'li bir zihin yolculuğu yapıyor bir paragraf boyunca kinyas ve sonra bowie'nin bu şarkıyı söyleyeceğini yakıştırıyor. hiç duymadığım bir parçası bu. beş açıklamalar taramanın üzerinde! altı yine kinyas anlatıyor. ölü anlardan bahsediyor. örnek olarak belushi ile ackyord'un bu sahnesini anlatıyor. yedi matrak. kinyas, dünyadan gelmiş geçmiş en büyük edebiyat üstadını sözü diyerek "ölüm tek ilham kaynağıdır " diyor. yine aynı üstadın "kitaplarımı asla okumam. ilgilendirmiyorlar beni. edebiyata büyük yeteneğim var ama ona inanmıyorum" alıntısı yapıyor. ancak bu alıntıyı nasıl ararsam arayayım yine karşıma kinyas ile kayra çıkıyor! sekiz uzay yolu'ndaki atılgan'ın orijinal ismine hiç dikkat etmemişim. karşıma burada çıkaması... yine kinyas'tan al haberi, USS enterprise imiş! dokuz bu sefer kayra'dan inciler. "dinlemek ve inanmak en zorudur. anlatmak ve uydurmaktan daha zor. kulak ile beyin arasında tertemiz bir yol ister. var mı dünyada böyle bir insan?" on kayra, alpha blondie'nin fildişi kıyısı futbol milli takımı için yaptığını söylediği parçaya denk geliyor arabada radyoyu açtığında. orta afrikanın en büyük gangsterlerinden birinin kaçak silah yüklü kamyonlarını çalmaya gidiyorlar. onbir kayra kendisine vurgun bir kıza olumsuz cevap vermeye hazırlanırken düşünüyor "daha anlayamamıştı sonunda ölüm olan bir hayatta mutlu son olmasının mantığa aykırı olduğunu. ölüm mutlu bir son olamazdı. kimse için. ama yine de insanlar, kendilerini kandırmak için hayatlarını dönemlere bölüyorlar ve ancak o dönemlere mutlu sonlar uydurabiliyorlardı. oysa haya her bölümünde ayrı bir hikayenin döndüğü neşeli bir dizi değil, sonunda herkesin öldüğü ve katilin bulunamadığı sıkıcı bir filmdi." oniki kayra'dan "böyle insanlara hep sormak istemişimdir. "peki bana bilmediğim herhangi bir şeyi söyleyebilir misiniz?" diye, kimde böyle bir sır vardı? bütün dehalar sırlarını dünyayla paylaşmışken, hangi bilinmeyenden bahsediyorduk?" burdan kayra'ya sataşasım var, ama yapmamaya karar verdim. zaten bundan sonra kooooskoca bir kinyas'ın yolu bölümünde kayda değer bir şey bulamamışım... insanın okuduğu anki hallerin bu seçimlere etkisi mi? muhtemelen. bitmekte olan kitabı devirmeye yaklaşma momenti? olabilir. sıkılma? korkarım oldukça... sanırım bu kitabı 20li yaşlarımda okumalıydım.
Benzer Şikayetler 88görüntüleme1 hafta önce Çözüldü Benim Hocam Yayınevi Benim Hocam Yayınevi Havale İle Ödemesi Yapılmış Siparişlerin Ödeme Bilgisi Sayfada Yok. Benim Hocam Yayıncılıktan 8 kitap siparişi verdim. 376 TL ödemesi vardı, havale yoluyla yaptım. Ancak ödeme yapmama rağmen halen ödeme yapılmadı belir...Devamını oku Yeter'in Teşekkür Mesajı1 hafta önce “Sorunu kısa sürede çözdüler. Siparişimde hızlı bir şekilde ulaştı. Teşekkür ederim.” 482görüntüleme13 Haziran 1618 Çözüldü Benim Hocam Yayınevi Benim Hocam Yayınevi Eksik Kitap Gönderildi. Ben Benim Hocam genel kültür genel yetenek seti sipariş etmiştim. Bugün elime ulaştı fakat matematik ders notu kitabı eksik. Lütfen gereğini yapın ve ...Devamını oku Sevda'nın Teşekkür Mesajı13 Haziran 1618 “Teşekkürler” 53görüntüleme18 Mayıs 0131 Çözüldü Benim Hocam Yayınevi Benim Hocam Yayınevi 5 Gün Önceki Siparişlerim 5 Gün Önce verdiğim 7 adet sipariş hala tedarik aşamasında. Ve teslimata son 2 gün kaldı. Siparişimin hemen elimde olması gerekiyor ilgilenirseniz çok...Devamını oku Nazlı'nın Teşekkür Mesajı18 Mayıs 0131 “Geç geldi ama yine teşekkür ederim.” 39görüntüleme03 Mayıs 1231 Benim Hocam Yayınevi Basım Hatalı Kitaplarımdan Birinin Gönderilip Birinin Gönderilmemesi Neredeyse bir ay önce Benim Hocam sitesi üzerinden 4 kitap aldım. 2'si basım hatalı geldi. Siteden üye olmadan devam ettim mailime de sipariş numarası gelmedi. İletişime geçtiğimde sadece tarih kitabını geri gönderdiler matematiği göndermediler sebebi de sipariş numarası olmamasıymış. Faturamda hang...Devamını oku 73görüntüleme18 Nisan 1149 Benim Hocam Yayınevi Kargom Teslim Edilmediği Halde Teslim Edildi Gösterildi, Kargom Kayıp 3 Nisan tarihinde 2 adet kitap sipariş ettim. 5 Nisan tarihinde Aras Kargo çalışanı beni aradı; kargonuzu getirdim dedi, evde olmadığımız için şubeye bırakacağı ve bende şubeden alacağım yönünde anlaştık. Ardından telefonuma kargonuz şahsınıza teslim edilmiştir diye SMS geldi, bu SMS'i önemsemedim, ...Devamını oku 106görüntüleme07 Mart 0857 Benim Hocam Yayınevi Kitap Siparişi Verdim Benim Hocam Yayınevi uygulaması üzerinden kitap sipariş verdim kaç gün etti ne bir bilgi ne kargo takip ne de uygulama da bir şeyler tıklayabiliyorum. Bu ne saçma bir yayınevi. Paramın iadesini istiyorum hemen bir daha asla kitap almam bu ne duyarsızlık!Devamını oku 241görüntüleme13 Şubat 1845 Benim Hocam Yayınevi Sorunumun Çözülmemesi Benim Hocam yayınlarından 2022. Tarihinde 4kitap sipariş ettim. Sipariş numaramı bilmiyorum kargomun durumunu merak ettiğim için siteye girdim fakat şifremin veya e posta adresimin yanlış olduğu söylendi doğru girmeme rağmen bunun üzerine e mailime yeni şifre linki göndermeleri için şifremi u...Devamını oku 229görüntüleme11 Şubat 1132 Benim Hocam Yayınevi Ödeme Yaptığım Halde Yapmamış Gözüküyor Benim Hocam sitesinden kitap aldım. Ödemeyi yaptığım halde ödenmemiş olarak görüyor. Zaten iade isteğim reddedildi. Ama kartımdan para çekildi. Ben bu çekilen parayı görebiliyorum. Zaten ödemesem nasıl sipariş oluşturabilirim para bana geri iade edilmediği takdirde gerekli mercilere başvuru yapacağı...Devamını oku 196görüntüleme02 Şubat 1840 784LP7392R Numaralı Benim Hocam Yayın Evinden Kitap Tedarik Edilmedi 784LP7392R Benim Hocam yayıncılıktan kitap siparişi ettim 4 gündür daha da tedarik ediliyor. Yazısı var ne yapabilirim arıyorum cevap veren kimse de yok yardım ederseniz çok sevinirim. Şimdiden çok teşekkür ederim. Efendim iyi çalışmalar iyi günler dilerimDevamını oku 274görüntüleme25 Ocak 1414 Benim Hocam Yayınevi Verilen Siparişte Ödeme Yapılmadı Hatası 854JA5863D sipariş numarası ile Benim Hocam Yayıncılıktan 2 kitap siparişi ve ödemesini ise havale yoluyla yaptım. Ancak ödeme yapmama rağmen halen ödeme yapılmadı belirtilmektedir. Hiçbir şekilde ulaşılmıyor telefonlarına. Ödeme işlemlerinde bir problem mi oldu? Neden halen ödeme yapılmadı görünüyo...Devamını oku Markanın En Popüler Konuları
lizbon'a gece treni April 1, 2017, 1008 am pascal mercierdiktatörlük bir gerçekse devrim görev geçen binlerce deneyimden olsa olsa bir tanesini dile getiririz. söylenmeden kalan bütün o deneyimlerin altında hayatımıza belli etmeden biçimini, rengini ve tınısını verenler insanları sessiz bir dayanışma birbirine insanların dünyayı, kendimizin ve arzularımızın konu edildiği bir sahne gibi görmemiz yanılgısı bütün dinlerin kaynağıdır ve en ufak bir doğru yanı yoktur. evren öylece var, başımıza ne geldiği onun umrunda değil, hiç umrunda senin duruşma şeyle vedalaşabilmek için öyle bir karşı durmalıyız ki o şeye, içimizde bir mesafe oluşmalı. onu kuşatan dile getirilmemiş, müphem tabiiliği, bizim için ne anlama geldiğini gösterecek bir berraklığa çevirmeliyiz. bunun da anlamı, o şeyin somutlaşıp açıkça görülebilir dış hatları olan bir şeye bir şeyden korkar insan; çünkü başka bir şeyden gerçek yönetmeni rastlantıdır gaddar, acımasız ve büyüleyici bir cazibesi olan bir sessiz bir şeydir. insan yazmadıkça tam olarak uyanık olmuyor. ve kim olmadığını bilmemesi bir yana, kim olduğu hakkında da bir fikri defasında tartakower'a, en büyük satranç oyuncusu sence kim diye sormuşlardı. şöyle yanıt verdi satranç bir savaşsa lasker, bir bilimse capablanca, bir sanatsa bir idam sahnesi olan bir dini itici buluyorum. bir düşünsene, ya bir darağacı olsaydı, bir giyotin ya da bir garot. bir düşün, o zaman dinsel sembolümüz nasıl yaşadığımız şey değildir; yaşadığımızı hayal ettiğimiz beğenmişlik, takdir edilmemiş bir budalalık türüdür; kendini beğenmiş olabilmek için, yaptıklarımızın tümünün kozmik önemsizliğini unutmalıyız, ki bu da olağanüstü bir budalalık başkalarının bize, bizim de onlara giydirdiğimiz görünmez unutamadıkları, basit şeylerdir. bir şeyin kokusu, tokadı yedikten sonra yanağın nasıl yandığı, evin içine ansızın karanlık basınca nasıl olduğu, babanın küfrünün ne kadar kaba bütün hapishanelerin en kötüsüdür. parmaklıkları, basitleştirilmiş, sahte duyguların altınıyla kaplanmıştır, bir sarayın sütunları sanır insan güzel şey, şiir. şiir düşünce olsaydı ve düşünce şiir, o zaman cennet açıksözlülük mümkün değildir. bizim gücümüzü aşar. susmak zorunda kalmaktan doğan yalnızlık; böyle bir şey de ruh olduğunda, elimizde pek az şey arzularını ve korkularını gösteren çizgiler ateşten bir kalemle, güçsüz ve başlarına ne geldiğini hiç bilmeyen küçüklerin ruhlarına kazınır. ruhlara dağlanmış o metni bulmak ve ne yazıldığını sökmek için bir ömür harcarız, onu anladığımıza da asla emin bazen bir şeye sahip olana kadar onun eksikliğini hissetmez ve sonra bir anda onun eksikliğini çektiği kafasına dank altında yapılan bütün işleri gördüm. hepsi boştur, rüzgarı kovalamaya boyun eğmesini istemeyen bir bağışlama olmalı. yani kutsal kitaptaki gibi kendini tanrının ve isa'nın karşısında onların uşağı gibi görmen gereken türden olmamalı. uşak olarak! orada öyle ölmek, ölümün bir son olduğunu kabul ederek ölmek demektir. ve ölümsüzlükle ilgili bütün saçmalıklara karşı irkiliyorum ve şöyle düşünüyorum tren her an raydan çıkabilir. evet, çoğunlukla irkiltir beni bu düşünce. ama nadiren, akkor gibi ışıldayan anlarda kutsal bir şimşek gibi sarsar her şeye üstün gelir. bütün kuralları hükümsüz tam, ciddi anlamıyla bir veda şu anlama gelir iki kişinin, birbirinden ayrılmadan önce, birbirlerini nasıl görüp tanıdıkları konusunda anlaşmalarıdır. vedalaşmak, insanın kendi kendisiyle de yaptığı bir şeydir karşısındakinin bakışları altında kendine arka geçicidir ve aldatıcıdır, tıpkı bir serap insanların ışığıdır ve nesneler ancak kelimelere döküldüğünde var moloz yığınlarıyız. kinyas ve kayra April 3, 2017, 1000 am hakan gündayherkesin kendine göre bir şeyi yapmak istediğini bilememek kadar acı verici bir şey daha suratını boyar; çünkü suratı kendisine değil, güzelliğini takdir edecek olan erkeğe aittir. kimse kendi yarattığı bir boku kötü kabus bile iyidir hayatın kendisinden."kitaplarımı asla okumam. ilgilendirmiyorlar beni. edebiyata büyük bir yeteneğim var ama ona inanmıyorum." louis-ferdinand celineüçüncü dünya ülkelerinde rütbe yoktur. tanrı ve kulları kurumlar tanımlayamadıkları her şeyden korkarlar. eğer herhangi bir devlet, karşısına çıkan canlı hakkında bir bilgi kırıntısına sahip değilse deliye döner. kendini tecavüze uğramış gibi hisseder. otorite sadece bilinenler üzerinde kurulduğu için, tanınmayanlar doğal miktarda komisyonla banka şubelerine yaptırılmayacak iş yoktur yere ait olmayanları iyi tanırım. her yere aitmiş gibi hayatının insanlarınkinden çok daha ilginç olduğuna eminim. en azından onlarda karakter denilen işe yaramaz bölüm yoktur. dolayısıyla birbirlerinden nefret etmek için de bir neden kaçtığını bilmemek en insanın beklerken yapabileceklerinin sınırı yoktur. bazıları devlet başkanı, bazıları sihirbaz, bazıları da deli olur en eski mesleği fahişelikse, dünyanın en eski hayal kırıklığı da daha kötü bir şey varsa o da medeni olmaya çalışan bir insanın bir utancı vardır. devletin görevi, kullanma günü gelene kadar bu utançları toplayıp saklamaktır. toplumsal sözleşme diye bir saçmalık hiçbir zaman var olmamıştır. kimse kendi çıkarları için birilerine devlet olma yetkisini vermemiştir. benciller ve korkaklar dünyasında çıkar, kişisel dolandırıcılık yeteneğiyle elde edilir. ve insanların birbirlerine attıkları kazıkların yanında, devletin onlara attığı fazlasıyla hafif kalır."ölüm tek ilham kaynağıdır."louis-ferdinand celinedengesizlik, gerçek duygusunun ve gerçeğin tek kapısıdır. dengeyle hiçbir yere varılmaz. ancak düşmeyi bilenler köprüden karşıya yüzülerek de geçilebileceğini nefsi müdafaadır. yaşayarak intihar etmeyi seçenlere yardım edilemez. kitapla direniş April 5, 2017, 1000 am tomris uyarbirkaç hayat yaşama imkanı verir insana bir şey yazmaktansa kopkoyu bir karamsarlığı yeğlerim."en iyi makyaj, hafifçe silinmiş olandır."yıllar önce abd'de büyük ikramiyeyi kazanan yaşlı bir kadına, "uğurlu sayınızı mı seçtiniz?" diye sorduklarında şu yanıtı almışlar "yok canım. düşümde 6 ve 7 rakamlarını gördüm. altı kere yedi 49 ettiği için 49'la biten bir bilet aldım."günlük yazan biri, kendini sıradan biri olarak görmüyorsa günlüğü bir önem ne iyi ne kötü bir şey yapılıyor. her şey ortalama. onun için de yüzleşme ihtiyacı vermiyor insana. çünkü zaten kötü değil, zaten iyi bu toplumda en beğenmediğim şey, hanımefendi ile başlayıp canım'a giden konuşmalar. on dakika içinde oluyor bu. telefonda bile yazının daha usta bir taklitçisidir. yazarsanız, bir yaşamın bir ömre az geleceğini bilirsiniz. yazın, size farklı çağlarda, farklı ülkelerde, farklı kişiliklerde yaşama olanağı okur, her zaman beklenmediklerden yazılmış bir öyküyü iyi yapılmış bir makyaja benzetirim. bitirdikten sonra biraz hafifletilir. sanki öyleymiş gibi çok kötü bir öç alma biçimi vardır. edebiyat siler. öbür dallar gibi değildir, bir zamanlar iyi bir şarkıcıydı demezler. bir zamanlar iyi bir müzisyendi diye akılda kalmazsınız. bütünüyle siler. geçmişteki iyi işlerinizle birlikte yok olursunuz. her sözcüğün arkasında bir dünya vardır. geçmişin, bu günün, yaşamakta olanın, insanın, toplumun devinimini, evrimini, devrimini, her bişeyini içerirken, kolay mıdır yazı yazmak! ateşle kendinden ne zaman vazgeçer? tutkusunu evcilleştirdiğinde. özürler çeşitlidir alışkanlık, yaşam karşısında ürkeklik, yalnız kalma korkusu, dayanak yoksunluğu, çocukların mutluluğu, eş dost ya da çevre baskısı öyküsüne nereden düştüğü belli olmayan bir kuyruklu yıldızdır sait faik. frida kahlo aşk ve acı April 7, 2017, 1000 am rauda jamisumutsuz düşler insanı asla yazılamayacak denli güzel sanat her tür toplumsal değişimin öncüsüdür. yalnızca sanat öz olarak devrimcidir. beethoven, müzik seven bir insanın asla tam anlamıyla kötü olamayacağını almancada barış mauriac bizi bir evle, bir bahçeyle bütünleştiren bağlar, aşk bağlarıyla aynı sonraları ünlü isimler yetiştirecek iki edebiyat grubu olan "contempraneos" ile "maistros" arasında bir süre tereddüt etti. ama sonuç olarak, hiç pişmanlık duymaksızın, kasketlerinden ötürü "cachuchas" adını taşıyan, daha kuraldışı, hem daha yaratıcı ve açık, daha ilginç, kışkırtıcı, küstah, cüretkar, kafa bulandırıcı... anarşist ruhlu bir grubun üyesi dahi, beyaz atlı prensten daha iyidir. üstelik hem dahi hem de beyaz atlı prens olmadığını nereden bilebilirsiniz?charles baudelaire ama bir an hazzın sonsuzluğunu bulmuş olan için lanetlenmenin sonsuzluğunun ne önemi vardır ki!insan, sürekli hem kendi düşüncesini hem de başkalarının düşüncelerini derinleştirmenin yollarını aramalı. bu, yaşamı anlamanın anahtarıdır. insan, anlamaya çalışmadan, kimi sorulara yanıt bulmak için çaba göstermeden leiris belki de her şey, kireç badanalı bir duvara çivilenmiş kırmızı bir kumaş parçasıyla özetlenmektedir kemiklerin hapishanesi karşısında yakıcı bir kan en beklenmedik anda şaşırtıcı, güzel sürprizler hazırlar da vinci engel boyun eğdirtmez bana kararlılık yıkar onu. direten karanlık, hedefli lamba frida kahlo de rivera eşikteydi, o müstesnaydı. çevresinde, kendisi gibi trajik ve çarpıcı tuvalleri ruhun breton nasıl üretici güçlerin geliştirilmesi için devrimin merkezi plana bağlı bir sosyalizm geliştirmesi zorunluysa, entelektüel yaratım için, tam tersine, ta en başından kişisel özgürlüğü temel alan anarşist bir düzen nevelson diego rivera, kişisel yaşamında işlerin altından kalkamayan ama toplumsal yaşamında mücadeleci olan harika bir adamdı. insanların önünde ayağa kalkabilir ve örneğin rockefellerları iki dakika içinde yerle yeksan her zaman bağlanacağı bir şey vardır. her şey birbirine bağlıdır, her şey ayakta durur; biz ve benliğimiz, benliğimiz ve eşimiz, benliğimiz ve başkası, benliğimiz ve van hejenoort frida, güzelliği, karakteri ve aklıyla son derece ilgi çekici bir bir anlam vermeyi bilmeyen ve sizinkine zarar vermeye çalışarak daha da alçalan insanların, kendilerine öz güçlerini başkalarını küçük düşürme yoluyla elde edecekleri öğrenilmiş düş gücü ve oyun fukarası çocukların bu türden kırıcı davranışları bana dokunmaz oldu. oysa gerçek güçlülük, güçsüzlük maskesi taşır; bir rahatlık, neredeyse bir lükstür asıl oluşturan, ciddi olmayan rivera, bugünün meksikasındaki sanatçı kuşağının en çarpıcı ögelerinden olan ardıllar yetişirdi. onlara sürekli, çalışmalarında kişiliklerini korumaları ve geliştirmelerini, aynı zamanda fikirlerinde toplumsal ve siyasal bir açıklık oluşturmalarını uzağa giden, bir daha asla geri dönmeme riskini göze alır, bunu hiç unutma. ne istediğinden emin olmaya çalış. iyice emin nevelson frida hastanedeydi. olağanüstüydü, öleceğini biliyordu sanırım ama görünürde bundan rahatsızlık duymuyordu; nazik ve neşeliydi, gülüyor, sululuklar yapıyordu. kısa zaman sonra öldü. nasyonal sosyalizm ve yahudiler April 9, 2017, 958 am elias canettihiçbir halkı anlamak yahudileri anlamak kadar zor değildir. köklerinin olduğu ülkeden yoksun bırakılınca dünyanın insan bulunan her bölgesine uyum sağlama yetenekleri iyi bilinir; ama uyum sağlama dereceleri son derece değişkendir. aralarında ispanyollar, hintliler ve çinliler bulunmaktadır. bir ülkeden diğerine dillerini ve kültürlerini taşırlar ve bunları kendi mallarından daha büyük bir titizlikle halklar arasında, bu kadar uzun zamandır dolaşan tek halk yahudilerdir. hiç iz bırakmadan ortadan kaybolmaları için en çok zaman onlara verilmiştir; ama buna rağmen bugüne kadar olduklarından çok daha fazla yılı ağustosunun o ilk günleri nasyonal sosyalizmin de doğmasına sebep olan günlerdi. bu konudaki kaynağımız hitler'in kendisidir. daha sonraları, savaş patlak verince nasıl dizlerinin üzerine çöküp tanrı'ya şükrettiğini anlatır. bu onun dönüm noktası niteliğindeki deneyimi, kendisinin de şahsen dürüstçe bir kitlenin parçası olduğu bir andı. o anı asla unutmadı ve bu anı takip eden kariyeri o anın, yeniden; fakat dışarıdan yaratılmasına adandı. almanya o zamanki haline dönecekti; çarpıcı askeri gücünün bilincinde, onunla övünerek ve onun içinde antlaşması alman ordusunu terhis etmeseydi, hitler amacına asla ulaşamazdı. askerlik hizmetine konan yasak, en temel kapalı kitlelerini almanların ellerinden aldı. talimler, alınıp verilen emirler, artık ne pahasına olursa olsun kendi kendilerine yapmaları gereken, mahrum kaldıkları etkinlikler oldu. askerlik hizmetinin yasaklanması nasyonal sosyalizmin doğuşu kullanılarak çözülen her kapalı kitle bütün karakteristik özelliklerini aktardığı açık kitleye dönüşür. parti ordunun cankurtaranı haline geldi ve partinin yeni askerlerini ulusun içinden çıkarmasının önünde hiçbir engel kalmadı. kadın, erkek, çocuk, asker ya da sivil, her alman bir nasyonal sosyalist haline gelebilirdi. daha önce asker olmamışsa, asker olmaya daha da hevesli olabilirdi; çünkü böylece o ana kadar yoksun bırakıldığı etkinliklerde yer almayı kimse başına gelen ani değersizleşmeyi hiçbir zaman unutmaz; çünkü bu çok acı veren bir deneyimdir. bu acıyı başka birine yükleyemezse, hayatı boyunca taşır. bir kitle de kendi değer kaybını asla unutmaz. bu değer kaybından sonra ortaya çıkan doğal eğilim kendisinden bile daha değersiz, kendisini küçümsediği gibi küçümseyebileceği bir şey bulmaktır. eski bir hor görmeyi devralıp onu aynı seviyede korumak yetmez. burada istenen dinamik bir aşağılama sürecidir. bir şeye öyle muamele edilmelidir ki, tıpkı paranın enflasyon altındaki akıbeti gibi, giderek değersizleşsin. bu sürecin o nesne mutlak değersizliğe indirgenene kadar sürdürülmesi gerekir. o zaman o nesne bir kağıt parçası gibi atılabilir ya da kağıt hamuruna almanya'daki enflasyon sırasında bu süreç için bulduğu nesne yahudilerdi. yahudiler bu iş için biçilmiş kaftan gibi görünüyorlardı parayla uzun sürmüş ilişkileri, paranın hareketlerini ve dalgalanışını kavrama gelenekleri, spekülasyon becerileri, davranışlarının, almanların ideali olan askerce tutumla çarpıcı karşıtlıklar gösteren para piyasalarında, birlikte sürüler oluşturmaları; bunların hepsi, paraya karşı tavrın değişken olduğu, ona kuşku ve düşmanlıkla bakıldığı yerde, yahudilerin kuşkulu ve düşman görülmesine neden olarak yahudi göze "kötü" görünüyordu; çünkü diğerleri parayla nasıl başa çıkacağını bilmezken ve parayla hiçbir işinin olmamasını yeğlerken, onun parayla arası iyiydi. eğer enflasyon almanların yalnızca bireyler olarak değerlerinin düşmesine yol açsaydı, birey olarak yahudilere duyulan nefretin kışkırtılması sorunlu olurdu. ancak durum böyle değildi; çünkü, milyonları baş aşağı gidince, almanlar kendilerini bir kitle olarak da aşağılanmış hissettiler. hitler bunu açık bir biçimde gördü ve bu yüzden eylemlerini bir bütün olarak yahudilere karşı sosyalizm, yahudilere yaptığı muamelede, enflasyon sürecini büyük bir titizlikle tekrarladı. yahudiler önce kötü, tehlikeli ve düşman görülerek onlara saldırıldı; sonra daha da değersizleştirildiler; sonra almanya'da yeterince yahudi bulunmadığından, işgal edilen ülkelerdekiler toplandı; son olarak sözcüğün tam anlamıyla, milyonlarcası cezalarını çekerek yok edilecek haşarat muamelesi bu kadar ileri gidebildikleri, bu denli büyük çaptaki bir suçta ya doğrudan yer aldıkları ya göz yumdukları ya da görmezlikten geldikleri gerçeği karşısında dünya, hâlâ dehşete kapılmış ve sarsılmış durumdadır. birkaç yıl önce, markın değerinin önceki değerinin milyarda birine düştüğü enflasyondan geçmemişken almanlara bunu yaptırmak mümkün olmayabilirdi. almanlar, bir kitlesel deneyim olarak bu enflasyonun yerine yahudileri koydu. meraklı zihinler April 11, 2017, 1000 am john brockman"din, insanları yöntemli bir şekilde dolandırma sanatıdır."richard dawkins genç bir bilim adamı adayına bir kitabın ya da bir öğretmenin verebileceği en değerli armağan, otoriteyi sorgulama alışkanlığıdır. size herkesin söylediği şeyi hemen kabul etmeyin, kendiniz m. sapolsky din, temelde sadece din adına itaatkar olmaktan ve törensellikten başka bir şey davies gerçekten büyük soruları en iyi şekilde yanıtlamanın yolu, dinden değil ancak kuramsal fizikten geçmektedir. fizik, ne de olsa, beyindeki atomların dans ederken ayak uydurdukları smolin bir yetişkin olarak insanın kendi büyümesiyle ilgili kanıları, büyük oranda kişisel bir efsanedir; arkasında anne ve babalarımızla ilgili dramların gelişimi catherine bateson yeni bir dil insanın yeni şeyler düşünmesine olanak dobzhansky biyolojide evrimin ışığında görülmeyen hiçbir şeyin anlamı margulis sağlam verilerin ve gözlemin gerçekliği beni her zaman bir yetkilinin savlarından daha çok ridley bilim adamları gerçeklerle ilgilenmezler. onlar bilgisizliği severler. onun içini oyar, onu yer, ona saldırırlar -hangi eğretilemeyi canınız istiyorsa onu seçin- bunu yaparken de durmadan daha fazla bilgisizlik büyük hakikat okyanusu karşımda keşfedilmemiş halde dururken, deniz kıyısında oynayan, ara sıra daha düzgün bir çakıl ya da olağandan daha güzel bir deniz kabuğu arayarak kendimi oyalayan bir çocuğa benzer gardner dikkatli bir betimlemeden insan çok şey le doux kendinizi bulmanız için hiçbir zaman çok geç değildir. kırk yıl sonra hala gitarda kendimi bulmaya kurzweil doğru bir fikrin gücü, aşılmaz gibi görünen bir sorunu her zaman alt doyne farmer bilim hem evrensel bir inanç sistemidir hem de gündelik sorunları çözmenin bir strogatz bazı insanlar bütün hayatlarını gerçekten ne yapmak istediklerini hiç bilmeden ramachandran bilimle şiirin ortak noktaları çoğumuzun sandığından daha fazladır; her iki girişim de en aykırı düşünceleri yan yana getirmeyi ve dünyaya biraz romantik bir gözle bakmayı smolin einstein'ın bana çekici gelen düşüncelerinden biri, bir bilim adamı olarak insanın gündelik hayatın belirsizliği ve acılarını aşabileceği idi. doğanın yasalarını kavrayarak, insan yaşamının kısa süreli uğraşlarına göre dünyanın çok daha kalıcı ve güzel bir yönüyle bağ kurzweil ne tür zorluklarla karşılaşırsak karşılaşalım -ister işimizle, ister sağlığımızla ilgili sorunlar olsun, ister ilişki güçlükleri- bizim bunları alt etmemizi sağlayacak bir fikir doyne farmer bazen beni ben yapan amansız yazgı ile, salt rastgele koşulların oluşturduğu tuhaf karışımı hayretle düşünürüm. tarihsel önemde olaylar bazen, bir tek hayatın doğal akışının sularına karışabilecek, ileriye dönük rastlantısal sonuçlar pavlov unutmayın ki bilim, bir insanın tüm hayatını alır. iki hayatınız olsaydı bile size yetmezdi. çalışmalarınızda ve araştırmalarınızda tutkulu olun. medya, devlet ve ulus April 13, 2017, 937 am philip schlesingerayn rand sosyalizm peters engin bir devlet gücünün, kaynakları seferber etme yeteneğinin ve fiilen sonsuz çeşitlilikte olan zor kullanma araçlarına sahip olmanın geçerli olduğu bir çağda, paradoksal bir şekilde, devlet siyasetlerinin birçoğu devletin iç ya da dış düşmanları karşısında aşırı dayanıksız olduğu anlayışına wilkinson hiçbir baskıcı devlet, üyeleri özellikle adam öldürme, işkence, zorla itiraf ettirme, açıklama yaptırma vb. metotlar konusunda eğitilen bir gizli polis aygıtından bourdieu kültür yalnızca ortak bir kod ya da hatta sürekli yeniden ortaya çıkan sorunlar için hazırlanmış ortak bir yanıtlar kataloğu değildir; müziğin yazılmasında söz konusu olan şeyi andıran bir "icat etme sanatı" sayesinde özgül durumlara doğrudan doğruya uygulanabilir sonsuz sayıda tekil örüntülerin yaratıldığı, daha önce özümsenmiş ortak bir ana örüntüler wilkinson herhangi bir süre boyunca askeri yönetime başvuran, adına demokratik denilen hiçbir hükümet sürekli bir kamu desteğini hak melucci kolektik kimlik, kendi eylemlerinin yönlendirilmesinin yanı sıra eylemlerinin cereyan ettiği fırsatlar ve kısıtlamalar alanıyla da ilgili olan, etkileşim içindeki birden fazla birey tarafından üretilmiş etkileşimsel ve müşterek bir tanımdır. kolektif kimlik oluşumu hassas bir süreçtir ve ardı arkası kesilmeyen bir yatırım gerektirir. kolektif kimlik, daha kurumsallaşmış toplumsal eylem biçimlerine benzer hale geldikçe örgütsel biçimler, bir formel kurallar sistemi ve önderlik örüntüleri halinde wilkinson komplo teorileri toplumsal gerçekliğin hakkını çok nadiren magris kimlik, ucu daima açık olan bir arayışken, bir kimsenin kendi kökenlerini saplantılı bir şekilde savunması zaman zaman, başka koşullarda yerinden edilmeye isteyerek boyun eğmek kadar geriletici bir kölelik biçimi gellner medya, kendisine yedirilmekte olan bir düşünceyi aktarmaz. medyanın neyle beslendiği pek önemli değil aktarılan belirli mesajlara özellikle neyin konulduğuna bakmaksızın ulusçuluk düşüncesinin nüvesini otomatik olarak doğuran bizzat medyadır; bir merkezden birçok kişiye yönelik soyut, merkezileşmiş iletişimin yaygınlığı ve önemidir. en önemli ve devamlı mesaj bizzat iletişim kanalı tarafından, böylesi medyaların modern hayatta edindikleri rol tarafından yaratılır. asıl mesaj, önemli olanın aktarımların dili ve üslubu olduğudur. gerçekte ne söylendiğinin pek az önemi douglas kamusal bellek toplumsal düzenin depolama sistemidir. kamusal bellek hakkında düşünmek, düşüncemizin koşulları hakkında düşünmek kadar bize yakın bir hobsbawm dolaysız olarak şiddet, trafik kazası biçiminde her yerde mevcuttur; rastgele, niyetlenilmemiş, kurbanlarının çoğu tarafından öngörülemez ve denetlenemez tarzda. dolaylı olarak, kitle iletişim araçlarının ve eğlence programlarının her yerinde mevcuttur. hatta daha uzak bir şekilde, hem içinde yaşadığımız çağın geniş, somut olarak tahayyül edilemez kitlesel afetlerinin hem de fiziksel şiddetin yaygın olduğu ve muhtemelen giderek arttığı toplumsal kesimlerin ve durumların varlığının farkındayızdır. sükun ve şiddet birlikte var olmaktadır. yoksul May 3, 2017, 1000 am cemil yükselne zaman usulca bir şarkıya başlasan sadece kendine söylenmiş kısık bir sesle en çok ekmeğe aç bir sofra gibidir yüzün annenin uykusunda bulduğu ninni pamuğa, boyun atkılarına, durmaksızın yıkanmaya taşınmış beyaza dolmuştur günlerce yanaklarına açmış çiçek sapları gibi gömülmüştür gülmek ne zaman konuşsan kurtarmak için tüm gürültüleri bilirim güneşe döndüğünü tarçın dökülmüş çıkmayan bir gün üstünden oluşur kuşların gökteki en güzel matematiği karga en güzel seslidir renklerden yok artık göğü aralayan itiş kakışları koklaması bile yetebilir şimdi bir rüzgarın arkadan iteleye iteleye her yerine kum gibi doldurduğu karanlığı bulamadın diyelim bulamamak ne büyük yeryüzü sütten kesilmiş gibi kesil sözcükten sulardan gelmiş acına doğru eğilmekse eğil dökülmüş, devrilmiş ne varsa boş yere durmamıştır inat etmesi ne zaman usulca bir şarkıya başlasan sözcükleri kısık bir anne öpmeye öpmeye öper kendini ellerinden din üzerine May 11, 2017, 1000 am vladimir ilyiç leninbugünkü toplum, tamamen geniş emekçi kitlelerinin nüfusun ufak bir azınlığı; yani toprak sahipleri ve kapitalistler sınıfı tarafından sömürülmesi esası üzerine kurulmuştur. bütün yaşamları boyunca kapitalistler hesabına çalışan "özgür" işçilere sadece kazanç sağlayan kölelerin yaşamını sürdürmeye, kapitalist köleliğin güvenini ve sürekliliğini sağlamaya yetecek oranda geçim olanağı "tanındığından", bu toplum bir köle ekonomik baskı altında olmaları, kaçınılmaz biçimde her türlü siyasal baskıya, toplumsal aşağılanmaya, kitlelerin ruhsal ve moral çöküntüsünün artmasına yol açar. işçiler ekonomik kurtuluşları adına az ya da çok ölçüde siyasal özgürlük elde etmek için savaşabilirler. ne var ki, kapital gücü yönetimden yok edilmedikçe ne oranda olursa olsun elde edilecek siyasal özgürlük, işçileri yoksulluktan, işsizlikten ve baskıdan hesabına çalışmaktan, yerine getirilmeyen isteklerden ve yalnız bırakılmışlıktan yılmış halk kitleleri üzerine her yerde büyük ağırlıkla yüklenen ruhsal baskı biçimlerinden biri dindir. doğaya yenik düşen ilk insanların tanrılara, şeytanlara, mucizelere ve benzeri şeylere inanmasına yol açışı gibi, sömürülen sınıfların sömürenlere karşı mücadeledeki yetersizliği de kaçınılmaz olarak ölümden sonra daha iyi bir yaşamın varlığına inanmalarına yol bütün yaşamı boyunca çalışan ve yokluk çekenlere, bu dünyada azla yetinmeyi, kısmete boyun eğmeyi, sabırlı olmayı ve öteki dünyada bir cennet umudunu sürdürmeyi öğretir. oysa yine din, başkalarının emeğinin sırtından geçinenlere bu dünyada hayırseverlik yapmayı öğreterek, sömürücü varlıklarının ceremesini pek ucuza ödemek kolaylığını gösterir ve cennette de rahat yaşamaları için ehven fiyatlı bilet satmaya bakar. böylelikle din, halkı uyutmak için afyon niteliğindedir.*din, sermaye kölelerinin insancıl düşlerini, insana daha yaraşan bir yaşam isteklerini içinde boğdukları bir çeşit ruhsal içkidir. ne var ki, köleliğinin bilincine varmış ve kurtuluşu için mücadeleye başlamış köle, kölelikten yarı yarıya çıkmış demektir. fabrika endüstrisinin yetiştirdiği ve kent yaşamının aydınlattığı modern, sınıf bilinçli işçi, dinsel ön yargıları bir yana atar, cenneti papazlara ve burjuva bağnazlarına bırakır ve bu dünyada kendisi için daha iyi bir yaşam elde etmeye çalışır. bugünün proletaryası, din bulutuna karşı savaşta bilimden yararlanan ve işçileri bu dünyada daha iyi bir yaşam adına kavga vermek için birleştirerek öteki dünya inancından kurtaran sosyalizmin yanında yer alır.* marx'ın bu sözü, din konusundaki marksist görüşün temel taşıdır. marksizm bütün modern dinleri, kiliseleri ve her türlü dinsel örgütü, işçi sınıfının sömürülmesini ve ezilmesini savunmaya hizmet edecek birer burjuva gericiliğinin aracı olarak görür. "arizona rüyası" May 15, 2017, 1000 am lale müldüriçimdeki katili sen susturabilirsin ancak sesim sesine eşit aklın benimkinden yüksek bu bir kadın için çok güzel bir şey biliyor musun yıllarca ötekilerle idare etmek zorunda kaldım ben işte lou reed'in dediği gibi mükemmel bir gün beni bekletip duruyorsun ben de beklemeyi öğreniyorum ev kadınlarının kocalarını bekledikleri gibi sanıyorum ki başka bir insanım iyi bir insanım hep böyle ol arada git gel hep yanımda olma dayanamam ben buna "muz balıklarının mükemmel gününe" kısa devre yaparım çünkü ben bir balığım kendi kendime nefes almam ve arada sırada diğer balıkların arasına karışmam lazım biliyorsun ne istersem yapıyorsun "biliyorsun bu bir film bir adam ve bir balık hakkında bu dramatik bir ilişki balık ve adam arasında adam düşünüyor, at düşünüyor kuzu düşünüyor, inek düşünüyor köpek düşünüyor balık düşünmüyor balık sessiz, ifadesiz balık düşünmüyor çünkü balık biliyor her şeyi balık düşünmüyor çünkü balık biliyor her şeyi bazı mandolinler duyuyoruz uzaktan ölümün arabasında hayattayız" napolyon May 25, 2017, 1000 am ~ozaşk en büyük kısmi dışarıdan gelen her mektup potansiyel bombadır; kapılar üstüne kapanmadan önce hayatın nasıl olduğunu yüzüne patlatır. en kötü gün uyanır ve fark edersin ki bir daha asla posta gelmeyecektir. kısa zamanda, üstünde isminin olduğu bir mektup için her şeyi verirsin; hala var olduğunu hatırlamak için, hala bir önemin olduğunu hatırlamak için. ed mcmahon'dan olsa eğer bir şeyin düzgün yapılmasını istiyorsan, kendin bonapart, büyüyüp fransa imparatoru olmuş fakir bir italyan çocuğudur. nerdeyse tüm dünyanın imparatoru olacaktı. belki "büyümek" yanlış bir ifade olabilir, boyu 1,60'tı sonuçta. ama büyük bir fark yaratmak için büyük cüsseli bir adam olmaya gerek muhteşemlikten saçmalığa tek bir adımda sürgünde öldüğü zaman doktorlar sikini kestiler. sikini süslü bir kutuya koyup rahibine verdiler. nedenini sormayın. yıllar boyunca napolyon'un siki en fazla parayı verene sürekli satıldı. bugün, en az üç kişi napolyon'un sikinin kendisinde olduğunu söylüyor. ama gerçek sikin kimde olduğu mühim değil. asıl soru şu ki diğer iki sik kimlere ait?napolyon insanlar faziletlerinden ziyade ahlaksızlıklarıyla daha kolay üç şeyle tanımlanır kafaları, nasıl düşündükleriyle; kalpleri, nasıl hissettikleriyle; sikleri, kimi siktikleriyle. günün sonunda, hepimizin bir soruyu yanıtlaması gerekir. tek bir soru, ama kolay değildir "ben kimim?"napolyon savaşta da, aşkta olduğu gibi işlerin olabilmesi için taraflar birbirlerine yaklaşmalıdır. öğütler May 27, 2017, 1000 am goetheduygusuz ol; hassas bir kalp sallantılı dünyada sefil bir varlıktır küçük hırsızları asıp yok ederler büyükleri çok ilerlemiştir ülkeyi ve sarayları yönetiyorlar dünyayı küçümsemeyi öğrendim ancak şimdi, onu fethedecek değerdeyim peşimizi bırakmıyor, ısrar ediyorsunuz öğüt istiyorsunuz; verebilirim yalnız, içim rahat olsun diye söz verin ona uymayacağınıza yaşayarak gelişen nakşedilmiş biçimi hiçbir zaman ve hiçbir güç parçalayamaz birçoğumuz birçok şey bilir; ama başka insanlar size kolay bir oyundur kendini ise hiç kimse tam öğrenememiştir hiç kimse kendine bilge ve özgür demesin hayatımda bazı şeyler kaçırdım ama kimseye hile yapmadım beşikle tabut arasındaki büyük kanalda kendine vermeyi bilmeyen kimse ey dünya, senin çirkin uçurumunda iki uşaklı bir efendi iyi hizmet göremez iki kadınlı ev temiz süpürülmez bilim ve sanat sahibi olanın o ikisine sahip olmayanın akıllı olana, geniş görüşlüye gerçekten çok zaman imkansız şey, mümkün görünür insan kendini yalnız insanda tanır hayat herkese ne olduğunu öğretir öğrenme merakıyla şifa bulan gönlüm gelecekte hiçbir acıya kapalı olmayacak bütün insanlığa nasip olan her şeyin kendi içimde tadına varacağım ruhumla en yüksek ve en derini kavrayacak onun sevinç ve üzüntüsünü gönlüme yığacağım böylece kendi benliğimi onun benliğine doğru genişletip sonunda onun gibi ben de başarısız olacağım bilgeler bile cehalete kapılır her zaman kabul ederler ki insanoğlunun en yüksek mutluluğu itiraf edin! şarkın şairleri biz batınınkilerden daha büyüktür onlara eriştiğimiz nokta ise bizim gibilere duyduğumuz kindir hekimin kusuruna bakmayın, onun da çoluk çocuğu var hastalık bir sermayedir; azaltmayı kim ister zavallı bir konuksun yalnızca cezalandırmayan bir yargıç en sonunda caniyle arkadaş olur bir gün büyük bir toplantıdan sessiz bir bilgin kalkıp evine gider memnun kaldınız mı diye sorarlar "kitap olsalardı" der, "onları okumazdım." freud'a mektup June 1, 2017, 1000 am albert einsteinçok sevgili bay freud,gerçeği bulma özlemi sizde başka bütün özlemleri nasıl bastırıyor, şaşılacak şey. savaş ve yok etme güdülerinin insan ruhunda sevgi ve yaşama gücü ile nasıl iç içe girmiş olduğunu su götürmez bir açıklıkla ortaya koyuyorsunuz. ama, inandırıcı açıklamalarınızdan bir de şu büyük amaca ulaşma özlemi çıkıyor ortaya insanın iç ve dış bütün savaşlardan kurtulması. bu büyük özlemde, çağlarının ve uluslarının üstüne çıkan, düşünce ve ahlak alanında birer yol gösterici olarak saygı gören bütün büyük insanlar birleşir. isa'dan, goethe'den kant'a kadar hepsinde bu kurtuluş özlemi vardır. her ne kadar insanlar arasındaki ilişkileri düzenleme istekleri pek gerçekleşmiş değilse de, yalnız bu türlü insanların bütün dünyaca birer önder sayılmış olmaları anlamlı bir gerçek değil mi?şuna inanıyorum ki, çalışmalarıyla yol göstericilik yapan üstün insanlar dar bir alanda da olsa aynı ülküyü büyük ölçüde paylaşmaktadırlar. ne var ki, politik gelişim üzerinde pek etkileri olmuyor. ulusların kaderini çizen bu alan hemen hemen kaçınılmazcasına dizginsiz ve sorumsuz politika adamlarına bırakılmış önderler ve yönetimler yerlerini ya zorbalığa ya da yığınların oyuna borçludurlar. ulusların düşünce ve ahlakça yüksek bölüklerinin temsilcisi sayılamazlar. seçkin aydınlar, bugün halkların tarihi üzerinde doğrudan doğruya hiç bir etkide bulunamıyorlar. oraya buraya dağılmış bulunmaları günün sorunlarının çözümlenmesine doğrudan doğruya katılmalarına engel oluyor. yaptıkları ve yarattıklarıyla yetilerini ve iyi niyetlerini göstermiş olanların kendiliklerinden bir araya gelmesi, dünyaya bir değişiklik getiremez mi dersiniz? üyeleri birbirleriyle sürekli düşünce alışverişi içinde bulunacak olan bu uluslararası birleşme, tutumlarını basında ortaya koyarak, imzalarının sorumluluğunu yüklenerek, politik sorunların çözümü üzerinde önemli ve uyarıcı bir etki sağlayabilir. bilim akademilerinde de rastlanan insan yaradılışının eksikliklerinden doğan sakıncalar burada da görülecektir şüphesiz. ama yine de öyle bir çabaya girişmek yerinde olmaz mı? doğrusu ben, böyle bir işe girişmeyi büyük bir ödev sayıyorum. böyle bir yüksek aydın topluluğu kurulunca, sistemli olarak, dinsel kurumları da savaşa karşı harekete geçirmeye çalışmalıdır. iyi niyetleri bugün acı bir boyun eğme ile felce uğrayan bir kişiye içten destek olurdu. düşünce ürünleriyle yüksek bir saygınlığa ulaşmış olan kişilerin kurduğu böylesi bir topluluk, milletler cemiyeti'nin güçleri için değerli bir dayanak düşüncelerimi, dünyada herkesten çok size sunuyorum; çünkü siz isteklere herkesten daha az kapılırsınız ve sizin yargınız ciddiliği en ağır basan bir sorumluluk duygusuna dayanmaktadır. terzi June 3, 2017, 1000 am clarissa pinkola estesadamın biri bir terziye gelmiş ve bir takım elbise denemiş. aynanın önünde dururken yeleğin alt kısmının bir parça eğri büğrü olduğunu fark etmiş."ah" demiş terzi, "bu konuda endişelenmeyin. sadece daha kısa olan ucu sol elinizle aşağıya doğru çekiştirin, kimse bir şey fark etmeyecektir."müşteri bunu yapmaya çalışırken ceketin klapasının, düz duracağına, kıvrıldığını fark etmiş."a, o mu?" demiş terzi. "bu hiçbir şey değil. sadece kafanızı biraz çevirin ve çenenizle aşağıya doğru bastırın."müşteri razı olmuş ve bunu yaparken pantolonun iç dikişlerinin biraz kısa, arkanın da epey sıkı olduğunu hissetmiş."a, bu konuda endişelenmeyin" demiş terzi. "sadece iç dikişleri sağ elinizle aşağıya doğru çekin, her şey mükemmel olacak." müşteri razı olmuş ve takımı satın gün, terzinin yapmasını söylediği tüm el ve çene "düzeltmeleriyle" birlikte yeni takımını giymiş. çenesi klapayı aşağıya doğru bastırırken, bir eli yeleği çekiştirir ve öteki eli ise kasığının altını kavrar bir şekilde aksayarak parktan geçiyormuş. iki yaşlı adam dama oynamayı bırakıp onun yoldan geçişini seyretmeye başlamışlar."vay canına!" demiş birincisi. "şu zavallı sakat adama bak!"ikinci adam bir an düşünmüş, sonra mırıldanmış "evet, sakatlık çok kötü; ama benim merak ettiğim ne biliyor musun? böyle güzel bir takımı nereden aldı acaba?" aşağılık kompleksi June 5, 2017, 1000 am alfred adlermastürbasyon, erken boşalma, iktidarsızlık ve sapıklık, karşı cinsle ilişki kurmada yetersizlik korkusundan doğup çıkmış kararsız bir yaşam üslubunun belirtileridir. "neden bu yetersizlik korkusu?" diye soracak olursak, korkuya eşlik eden egemenlik amacını karşımızda buluruz. soruya alacağımız yanıt ancak şu olabilir "insan fazlasıyla büyük bir başarıya kavuşmayı amaç edinmiştir de ondan."yetersizlik duygusu binlerce değişik kılıkta açığa vurabilir kendini. ilk kez hayvanat bahçesine götürülen üç çocuğa ilişkin bir anekdotu aktararak belki bunu somut şekilde anlatabilirim bir aslan kafesinin önüne geldiklerinde çocuklardan biri annelerinin arkasına saklanarak şöyle der "eve gitmek istiyorum." olduğu yerden kıpırdanamayan ikinci çocuk ise benzi sapsarı kesilip titreyerek "hiç korkmuyorum; ama hiç!" der. aslana dik dik bakan üçüncü çocuk ise annesine dönüp "yüzüne tüküreyim mi şunun?" diye üç çocuğun üçü de aslan karşısında bir yetersizlik duygusuna kapılmış; ama her biri içindeki duyguyu başka biçimde, kendi yaşam üslubuna uygun olarak dile getirmiştir. thales June 7, 2017, 1000 am diogenes laertiosbazıları onun evlendiğini ve kybistos adında bir oğlu olduğunu söylerler; bazılarına göre ise, hiç evlenmemiş ve kız kardeşinin oğlunu evlat edinmiştir. neden çocuk sahibi olmadığını soranlara, "çocukları çok sevdiğim için" diye yanıt veriyormuş. annesi onu evlenmeye zorladığında, "daha zamanı değil" demiş. sonra yaşı ilerleyip annesi gene sıkıştırınca, "artık zamanı değil" demiş. ona göre her şeyin başlangıcı sudur, evrenin canı vardır ve cinlerle daimon doludur. yıl içindeki mevsimleri de o bulmuş ve yılı üç yüz altmış beş güne nedenden ötürü talihe minnet borçluymuş "birincisi, hayvan değil insan olduğum için; ikincisi, kadın değil erkek olduğum için; üçüncüsü de barbar değil yunan olduğum için.""varlıkların en eskisi tanrıdır; çünkü güzel şey evrendir; çünkü tanrının eseridir. en büyük şey yerdir; çünkü her şeyi içine hızlı şey akıldır; çünkü her yerde güçlü şey zorunluluktur; çünkü her şeyi alt bilge şey zamandır çünkü her şeyi ortaya çıkarır."gölgemizin bizimle aynı uzunlukta olduğu zamanı gözleyerek, piramitlerin yüksekliğini gölgelerine bakarak ölçmüştür."akıllı düşünceyi gösteren çok konuşmak değildir, bir tek bilgeliği ara, bir tek onuru seç; böylece geveze insanların kesilmek bilmeyen seslerini kısacaksın."yıldızları incelemek için yaşlı bir kadın tarafından evden çıkarıldığında, bir çukura düşmüş, yaşlı kadın da onun iniltilerine şöyle karşılık vermiş "sen thales, ayağının altındakini görmezken, gökyüzünü anlayacağını mı sanıyorsun?"kendisine neyin zor olduğunu sorana "kendini tanımak"; neyin kolay olduğunu sorana "başkasına akıl vermek"; neyin en tatlı olduğunu sorana "kavuşmak"; tanrının ne olduğunu sorana "başı sonu olmayan şey"; gördüğü en acayip şeyin ne olduğunu sorana "yaşlı bir tiran"; insanın talihsizliğe en kolay nasıl katlanacağını sorana "düşmanlarını daha kötü durumda gördüğü takdirde"; en iyi ve en doğru nasıl yaşayacağımızı sorana "başkalarında kınadığımız şeyi kendimiz yapmadığımız takdirde"; "kim mutludur?" - "bedence sağlıklı, ruhça becerikli, yaratılışça eğitimli olan" dedi. dostları yakındayken de uzaktayken de unutmamak gerektiğini söyler. "insan göze güzel görünmemeli, davranışlarıyla güzel olmalı."bilge thales yaşlılığında bir jimnastik yarışması izlerken, sıcağın ve susuzluğun etkisiyle düşüp öldü. mezar taşında şunlar yazılıdır"bilgeler bilgesi thales'in mezarı bu. kendisi küçük; ama şanı göklere çıkıyor." övgü şarkısı June 9, 2017, 1000 am halil cibranruhun üstün hali, aklın isyan ettiğine bile boyun eğmektir. ve aklın en alçak hali, ruhun boyun eğdiğine karşı isyan kez ruhumu kınadım ilki- yükseklere ulaşmada zayıflık gösterdiğini gördüğüm zaman. ikincisi- dosdoğru gidenlerin önünde sekmeye başladığını gördüğüm zaman. üçüncüsü- kolayla zor olan arasında seçenek sunulduğu zaman kolayı yeğlediğinde. dördüncüsü – bir suç işlediği, sonra da başkalarının buna benzer suçları onu teselli ettiğinde. beşincisi- kendi zayıflığına tahammül ettiği, üstelik bu tahammülü güçlü oluşuna bağladığında. altıncısı- bir yüzün çirkinliğini hor görüp, aslında onun kendi maskelerinden biri olduğunu fark edemediğinde. ve yedincisi- bir övgü şarkısı söyleyip de bunu bir erdem saklı kaynağı yükselmeli ve çağıldayarak denize doğru koşmalı; ve o zaman, sonsuz derinliğinizin hazineleri gözlerinizin önüne nimetleri özlediğinde ve nedenini bilmeden kederlendiğinde, işte o zaman büyüyen her şeyle beraber büyüyecek ve üst benliğine bir volkansa eğer, avuçlarında çiçekler açmasını nasıl umabilirsin? mesafe June 11, 2017, 1000 am elias canettiher insan, en güçsüzü bile, başkasının yanına yaklaşmasını önlemek ister. insanlar arasında kurulan her toplumsal yaşam biçimi kendisini, ele geçirilip yakalanmanın durmak bilmeyen korkusunu teskin eden mesafelerde dile çok kadim uygarlığın çarpıcı özelliği olan simetri, kısmen insanın kendi etrafında eşit mesafeler yaratma girişiminden türer. bu uygarlıklarda, güvenlik mesafelere dayandırılır ve sembolik olarak mesafelerle ifade edilir. başka herkesin varlığının temeli olan yönetici en uzakta ve en bariz biçimde ayrı durur; yalnızca parlaklığıyla değil, bu bakımdan da güneşle ya da çinlilerde olduğu gibi, daha da geniş olan gökyüzüyle özdeşleştirilir. etrafında giderek daha çok odalı saraylar inşa edilerek ona ulaşmak zorlaştırılır. onun isteği olmadan içeriye girilmesini imkansızlaştırmak için her dış ve iç kapıya çok sayıda muhafız yerleştirilir. uzaktaki güvenli yerinden, herhangi bir insanı, nerede olursa olsun yakalatabilir. ama yüz kat duvarın arkasında korunurken, herhangi biri onu nasıl yakalayabilir?insanları yönetmek isteyen herhangi biri, bu insanlar onun önünde hayvanlar kadar iktidardan yoksun kalana kadar onları önce aşağılamaya, haklarını ve direnme kapasitelerini onları kandırarak ellerinden almaya çalışır. onları hayvan gibi kullanır ve onlara söylemese bile, onların kendisi için hayvanlar kadar az değer taşıdığını kendi içinde her zaman açıkça bilir; yakınlarıyla konuşurken, onlardan koyun ya da sığır diye bahseder. nihai amacı onları kendi içine almak ve özlerini emmektir. onlardan arta kalan onu ilgilendirmez. onlara ne kadar kötü davranırsa onları o kadar küçümser. artık işe yaramaz hale geldiklerinde, tıpkı kendi dışkısından kurtulur gibi, yalnızca evinin havasını kirletmemelerine dikkat ederek onlardan kurtulur. seks June 13, 2017, 1000 am irvine welsham gücü her şeye fırsat geçtiğinde sizi sikmediği halde başkasıyla sikişmeyi düşündüğünüz zaman garip davranan bir erkekten daha beteri insanları tanımanın en iyi yollarından hafife almayın sakın. hayattaki gerçek sorunların çoğu, onu kaybettikten sonra karşımıza sikilmektir ve hayatımızda gerçek olan çok az şeyden biridir, asla farklı yapabileceğin tek şey budur onları sevmek. şikayet ederlerse onlara daha fazla sevgi vereceksin. hâlâ şikayet ediyorlarsa daha da fazla sevgi seks adına kendimizi ne salak durumlara siktiğimin hatunları var ya.. annen iyi yemek pişiriyor diye bütün piliçlerin iyi aşçı olacağını sanırsın; ama onlar yalnızca basit yemekler pişirmede iyidir, hayal gücü ya da incelik gerektiren bir şeyin yanına bile yaklaştıramazsın hiçbirini. neden en iyi şefler hep erkekler oluyor ha, televizyonda falan? oral için de aynı şey geçerli. bunların çoğu siki ağızlarına tıkıştırıp emerler, öyle aşağı yukarı giderler, sanki ağızlarından am yapmaya çalışır anda, bir tür olarak, eğer ruhumuz vücudumuzda bir yerdeyse, orasının götümüz olduğuna inanıyoruz. bütün hikaye bu. çok mantıklı. bu yüzden bu kadar saplantı haline getirmişiz anal espriler, anal seks, anal alışkanlıklar.. en son sınır beyin değil, uzay değil, göt deliğidir. bizi devrimci yapan da bu olacak işte. aforizmalar June 15, 2017, 1004 am anakharsis insanın hiçbir işe yaramayan bir sürü dosttansa, çok değerli bir tek dostu olması daha dalkavuklar arasında yaşayanlar, kurtlarla çevrili dana kadar yalnızdırlar; çünkü her ikisi de kendilerine dost olanlarla değil, tuzak kuranlarla bir eylemleri sözlerde değil, sözleri eylemlerde aramak gerekir. nitekim, eylemler sözlerle gerçekleştirilemez; ama sözler eylemlerle üstün yasaların altında özgür yaşayan insanların köle olmaları dilini tut, özellikle de şölende. komşuların hakkında kötü konuşma; yoksa üzüleceğin şeyler dost iyi günde çağrılınca gelir, kötü günde ise kimi kazanca giden yolun hangisi olduğunu sorar, kiminin biliciliğe gereksinimi vardır, kimi de çeşitli hastalıkların pençesinde sağaltıcı bir yanıt bilge bir insan bulmanın olanaksızlığı doğaldır; çünkü bilgeyi tanımak için bilge olmak diogenes her konuşmanın başı tartışmasız doğru, anlatımı da yalın ve yüksek üzüm bağı üç türlü salkım verir birincisi keyif, ikincisi sarhoşluk, üçüncüsü de aşırı gitme. her şey zamanında ve yerinde öğrendiklerim, düşündüklerim ve musaların yardımıyla kazandığım yüksek değerler işte sahip olduklarım; ama yığınla zenginlik gösterişin elinde. More Pages to Explore .....
Merhaba kitap kurdu arkadaşlarım, kitap okumayı seven birisi olarak yıllardır içimde bir ukde olan, okuduğum kitapların önemli yerlerinin altını çizmek istemişimdir. Ama bir türlü içim el verip o güzelim kitapları çizemedim. Çizmeyi bırakın yapraklarının bükülmesine, katlanıp okunmasına dahi izin vermedim. Taki geçen haftaya kadar! Kitabın altını çizerek okumanın bir gün beni üzeceği hiç aklıma gelmemişti. Geçen gün bir makalemde, okuduğum kitabın birinden alıntı yapacaktım ama bir türlü hangi kitap ve sayfası olduğu aklıma gelmedi. Artık The Witcher – Son Dilek kitabından başlayarak önemli cümlelerin altını kurşun kalem ile çiziyorum. Çiziyorum ama gelin bana sorun… O satırların altını ilk kez çizerken sanki kalbim parçalandı, ellerim titredi yapamayacak gibi oldum derken bir anda çizdim gitti. O an omuzlarımdan büyük bir yük kalktı. O ilk çizikten sonra kitabı daha çok benimsedim, daha fazla kişileştirdim kitabı kendime. Sanki kitap benim bir parçam gibi oldu arkadaşlar. Düşünün öldüğünüz zaman çocuğunuz veya torununuz ya da herhangi biri okuduğunuz kitapları okumaya başladığı zaman, altı çizilen cümleleri okumaya başlayınca, benim duygu ve düşüncelerimi hissedecek. Ben Dünya da olmadığım halde fikirlerim olacak, yıllar sonra bile hatırlanıyor olacağım. Kitap sayfalarını çizerek okumak Yukarıda ki düşüncelerin sıcaklığı ile artık kitap konusunda yeni bir başlangıç yaptım arkadaşlar. Ama hala kitaplarımı kimse ile paylaşamıyorum ve bunu asla değiştirmeyeceğim çünkü onlarca kitabım geri gelmedi. Gelenlerde 1-2 yıl sonra yırtılmış veya zarar görmüş şekilde geldi. Neden böyle zarar verdim diyince de ” bir kitap ne söyleniyorsun yenisi alırız ” dediler. O zaman adama sormazlar mı alacak durumun varsa neden sende kitap almıyorsun? Alıyorsan neden aldığın gibi getirmiyorsun? Neyse şuan tek sorunum yazıların altını çizerken kırmızı kurşun kalem mi yoksa normal kurşun kalem mi kullansam? Karar veremedim. Altını Çizerek Okumanın Yararları Önemli cümlelerin aktını çizdiğimiz zaman geri bulması kolay oluyor. Altı çizilen cümleleri bir kaç yıl sonra görse dahi hatırlayacaklardır. Eğer sizde benim gibi bir blogger sanız alıntılar için altını çizmek işinize çok yarayacaktır. Geleceğe bir not düşersiniz. Altını Çizerek Okumanın Zararları Sanırım hiç bir zaman kurtulamayacağım, kitaba zarar vermek duygusunu yaşayabilirsiniz. Başkasından ödünç kitap alıp okuyamazsınız. Satırların altını sürekli gereksiz yere çizenler için zaman kaybına sebep olur. Okumanın ahengini bozar. Yanınızda devamlı kalem taşımak zorunda kalabilirisiniz. Kalem yerine post it kullanabilirisiniz. Daha sonra altını çizersiniz. SONUÇ Ne olursa olsun ister altını çizin ister çizmeyin ama okumaktan vazgeçmeyelim arkadaşlar. Okuyalım, okutalım… Bu Yazıya Tepkin Ne Oldu ?
kitaplarımı asla okumam ilgilendirmiyorlar beni