Bu siyasetin sonucu olarak Osmanlı Devleti’nde yaşayan Türklere, zaman zaman aşağılayıcı nitelikte “Etrak-ı Bi İdrak” ‘Düşüncesiz Türkler) denmiştir. Türk’ü, devlet yönetimi dışında tutma yaklaşımı nedeniyle Osmanlı Devleti’nin 622 yıllık tarihinde, Sadrazamlık (başbakanlık) yapan 288 kişiden
Avarları, Hazarlar ı tanıyan var mı aranızda.? Hazar Türk devleti, bugünkü Rusya’dan daha büyüktü.. Belki adını bile duymadınız.? Niye ille de Osmanlı..? Devlet yönetiminden; Türkleri dışladığını, Sadrazamların 3’te 2’sinin Devşirme ve dönmelerden olduğunu, Türk Milleti için “ETRAK-I Bİ İDRAK” dediklerini,
Osmanlı ordusu kökeni farklı askerlerden oluşuyordu ama Avrupalılar esir aldıklarına ‘Türk esirler’ diyordu. Osmanlı da bile ülkenin kurucu çekirdek ulusuna ‘Etrak-ı Bi-idrak’ (akılsız Türk) denilirken, Avrupalılar için hepimiz birer ‘Türk’tük. *** Tarih boyunca da bizi geldiğimiz yere göndermeyi amaçladırlar.
Osmanlı yöneticisi, Türk’e karşı “sürü” muamelesinde bulunmuş ve kendisini de “etrak- ı bi idrak”in “çoban”ı olarak kabul ettirmiştir. Devam edegelen bu sanal iktidar paylaşımında halk, “doğduğu gibi bir yaşamı sürdürmekle yetinir, bulduğundan başka hakları ve malları olabileceğini düşünmemesinden de
Vay Tiền Online Chuyển Khoản Ngay. Pazar gecesi Haber Türk’te Fatih Altaylı, İlber Ortaylı ve Celal Şengör ile sohbet ederken Ortaylı’ya şunu sordu “Bu Etrak-i bî-idrak’ sözünü ilk kim kullandı?”Sayın Ortaylı, “Kimin kullandığını bilmiyorum ama bunu etnik anlamda değerlendirmemek gerek” diye kaçamak bir cevap Ortaylı’nın bunu bilmemesi bana olanaksız gibi geliyor. İzniyle açıklayalım Türkleri akılsız gösteren bu suçlamayı, bildiğim kadarıyla, 16. Yüzyıl’ın sonunda ilk kullanan kişi, tarihçi Hoca Sadettin Efendi’dir... Şu beyt onundur“Başına tac aldı çıkdı ol pelidİtdi bî-idrak Etrak’i mürid.”O pis adam başına taç takarak ortaya çıktı ve kendisine de akılsız Türkleri mürit yaptı. Burada, saldırdığı kişi, 15 yaşında bir devlet kuran Türk hakanı Şah İsmail... Onun çevresine toplanan Türkleri, aptal/akılsız gösteren de Osmanlı saray tarihçisi...Ondan çeyrek yüzyıl kadar sonra ölen Bursalı Haşimî, bu ünlü “Etrak-i bî-idrak” sözünü açıkça şu dizesinde kullanmıştır “Görmedüm Etrâk-i bî-idrâke benzer çiftbozan” Bizim, Seçkinler Kitabı Kitab-ı Ekâbir adlı çalışmamızda başka örnekler de var. Osmanlı yönetimindeki Türk düşmanlarının içindeki en şiddetlisi, Divan-ı Hümayun Katibi Kadimî’dir... “Baban bile olsa Türk’ü katlet!” diyebilen bu dönmenin o ünlü şiirini yarın MELUNUOsmanlı devlet adamları, devşirmelerden oluşan bir tabaka idi. Ve Türklerin saltanattan hak iddia etmesini önlemek için onları düşman konumuna indirmişlerdi. Devletin kuruluş döneminde tek vergi alınırken 16. Yüzyıl başlarında 3 vergiye kadar çıkan sömürü düzenine Türk halkının direnmesi, Türk’ün düşman gibi gösterilmesini gündeme getirmişti. Saray yazarları ve şairleri bu işte baş görevlilerdi. Bunlar psikolojik harp elemanları gibi çalışıyor; Türk’ü kötülüyor ve onların ezilmesi için ortam yaratıyorlardı. Bunlardan birisi de Şair Nefî idi. Bu zat, Siham-ı Kaza adlı taşlama kitabında Türklere demediğini bırakmamaktadır. İşte bu saray beslemesi, küstah ve şımarık adamın Türkler için kullandığı terimlerden bazıları“mülhidan-ı har” eşeğin dinsizi/dinsiz eşekler, “Türk-i müzevvir” Bozguncu Türk, “eşek Türk”, “Türk-i dûn”, Aşağılık Türk, “Türk’e Hak, çeşme-i idraki haram etmişdir”, Allah, Türk’e akıl çeşmesini yasak kılmıştır., “Türk-i denî- hilkat” Alçak yaradılışlı Türk, “Ne Türk idrâki yok izânı yok bir kaltâbân har/Yenür sanır alef gibi anılsa nâm-ı haysiyyet” Bu Türk’ün aklı, anlayışı yok; namussuz bir eşektir/ Onurun adı anılsa onu saman gibi yenilen bir şey sanır.Bunlarla yetinmeyen Osmanlı şairi, devam ediyor ve diyor ki “Bu Türk’ün başka bir millette ne cinsi ne benzeri var/Ancak gulyabani bunlarla aynı milletten olabilir.”ENDERUN’A TÜRKLER ALINMAMIŞTIHemen belirtelim ki bu sövgüler bir sapkın Türk düşmanının özel görüşü değildir; bunlar, Osmanlı devlet politikasının şiire propaganda metinlerine yansımış devlet politikasının Türk düşmanlığı üzerinde yürüdüğünü gösteren en önemli olgulardan birisi de Enderun denilen okulun durumudur. Ülkeyi yönetecek devlet adamları burada yetiştirilirdi. Topkapı Sarayı’nda ve Galatasaray’daki bu okullara asla Türk çocukları alınmadı. Hıristiyan kökenli çocukların getirilip eğitildiği bu okullardaki özel hayatın rezalete varan boyutunu, OSMANLIDA OĞLANCILIK adlı kitabımızda gösterdik. Sistemden Türkler dışlanmışken Sayın Ortaylı, Osmanlı devlet yönetiminde büyük ölçüde Türklerin yer aldığını söylüyor. Tarihsel temeli olmayan bu iddi; tamamen hilafetçi Yeni Osmanlıcı AKP iktidarının propaganda görüşüdür. TÜRK OLMAK CEZA SEBEBİ...Osmanlı sarayında Türk düşmanlığı o kadar ileri gitmiştir ki bir şairin veya âlimin Türk olması, onun dışlanması için yeterli sebepti. 1513 yılında ölen Mesihî, Osmanlı sisteminde Türk’e yer verilmediğini acıyla dile getirirken diyor ki“Mesihî gökten insen sana yer yokYürü var gel Arab’dan ya Acem’den”Bu konunun daha açık örneği Şair Lealî’nin başına gelenlerde gözleniyor. Tokatlı Türklerden olan Lealî Farsça öğrendikten sonra İstanbul’a gelir; kendisinin Acem şairi olduğunu söyler. Padişah Fatih Sultan Mehmet ona eski bir kiliseyi geçimlik olarak verir. Ama rakipleri onun Türk olduğunu söyleyince kilise elinden alınır ve sürülür. O da yazar ki“Olmak istersen itibare mahalYa Arab’dan ya Acem’den gel.”Prof. Ortaylı, bizim ulaştığımız bu belgelerden habersiz olabilir mi?Yarın Suçlama ve küfürler sürüyor
Önemle ifade edelim ki, yabancı tarihçiler Türk kelimesini Müslüman tabiri ile eş anlamlı olarak kullanmışlardır. Osmanlılardan bahsederken Türkler dedikleri gibi, Fâtih’den veya Osmanlı Padişahlarından bahsederken de Büyük Türk tabirini kullanmaktadırlar. Zamanla Türk ve Müslüman kelimeleri Müslüman dünyada da eş anlamlı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Nitekim şu anda Arnavutluk gibi Balkan Müslümanları, “Hangi dindensin?” sorusuna, “Elhamdülillah Türk’üm” cevabını vermektedirler. Pakistandaki sözlüklerde de, Türk kelimesi açıklanırken, “mahbûb ve müslim” kelimeleriyle açıklanmaktadır. Bu kısa izahdan sonra Osmanlı kaynaklarındaki ve Kanunnâmelerindeki izahlara geçebiliriz. Evvela, özellikle hakkında en çok dedikodu edilen Fâtih devri Kanunnâmelerinde, Türk tabiri, tamamen Müslüman kelimesine eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Mesela, Fâtih’in Ceza Kanunnâmesinde, “15. Eğer biregû hamr içse, Türk veya şehirlü olsa, kadı tazir ura. iki ağaca bir akçe cürm alına”. Yani, bir kişi içki içse, Müslüman Türk Müslüman manasına kullanılmaktadır ve şehirlü olsa, hadd-i şirb olarak vurulacak olan 80 sopanın yanında para cezası alınması emr olunmaktadır veya sopa cezası uygulanmadığı takdirde para cezası uygulanacaktır. Bir diğer misâl, Yeniçeri Kanunnâmesinde bulunmaktadır 37. Maddede Türk evlâdının acemi oğlanları arasına ve dolayısıyla yeniçeri teşkilâtına alınmasına karşı çıkılırken, buradaki Türk’den kasdın Müslüman olduğunu biliyoruz. Zira başlangıçta, Müslüman gençler bu teşkilâta alınmamaktadırlar. Nitekim 38. Maddede “…kâfir evlâdın cem’ eylemekte fâide odur kim…” diye izah getirilmektedir. Burada şunu da belirtmekte fayda vardır ki, kapı kulu ocaklarına Müslümanların alınması baştan beri yasaktır. Gerçekten bu kural çiğnenmeye başlanınca, sistem bozulmuş ve bazan paşaların çocukları dahi torpille kapı kulu ocaklarına alınır olmuştur. İşte bu konuyu dile getiren Koçi Bey, Türk’ü Müslüman anlamında kullanarak ve hür insanların bu teşkilâta alınmalarını tenkit ederek şöyle demektedir “80. Kânûn ve zabt ve edeb ahvâllerinden evvelâ iç oğlanları kadîmü’l-eyyâmdan devşirme veyâhûd sahîh kul cinsi pîşkeş ola-gelmişdir. Şimdiki hâl ise ekseri İstanbul’un şehir oğlanları ve Türk ve dahi Kürd ve Ermeni ve Arab ve Çingâne ve Yehûd oğlanları olub on oğlandan bir sahîhce devşirme veyâhûd kul cinsi yokdur. Bu takdîrce ol makûle oğlanlar taşraya çıkub Kul tâ’ifesine zâbit olub ağa oldukda veyâhûd bir memlekete vâlî olduklarında ahvâlleri malûm ve ehl-i basîret katında hafî değildir. Nümûneleri dahi görülmüş ve görülür. İmdi eğer bu makûle eşhâs-ı muhtelife Saray’a kullanmak câ’iz olsa idi, selefde olan sâhib-i ukalâ-i devlet devşirme ve kul cinsini kânûn etmezlerdi. Hemân İstanbul’dan ve sâ’ir kasabalardan buldukları eşhâsı alub pîşkeş deyû Saray’a koyarlardı.” Koçibey’in, Kapıkulu ocaklarındaki sistemi bozan sebepleri anlatırken Kapıkuluna yasak olduğu halde son zamanlarda alınan grupların arasında yer alan Türk, Kürd, Arab, Yahudi ve Çingene’yi yan yana zikretmesi, Türk’ü Çingene ve Yahudi ile eş tutması manasına alınamaz. Böylesi bir yorum, kapıkulu sistemini bilmemek demektir. Yukarıdaki ifadeler çok açık bir şekilde bunu anlattığından dolayı, meselenin üzerinde durmak istemiyoruz. İkinci olarak, Osmanlı Devleti, yeniçeri olmak üzere toplanan gençlerin acemi ocağında eğitilmesinden evvel, Müslümanlaştırmak ve Türkçe öğretmek üzere, Türk üzerine verilmesini kanun haline getirmiştir. Türk üzerine verilmeğe Türk’e vermek de denir. Acemilerin ocağa alınmalarından evvel Anadolu’da Türk çiftçisinin yanına verilerek zirâat işlerinde kullanılmaları ve bu arada Türkçe’yi ve İslâm ahlakını öğrenip benimsemeleri gayesiyle Türk ailelere muvakkaten verilmelerine Türk’e vermek denirdi. Bu kanun, Türk düşmanı diye ifade edilen Fâtih zamanında kanun hükmü haline getirilmiştir. Kanun maddesi şöyledir “24. Ve acemi oğlanının cem olunub bir uğurdan ikişer akçe ile yeniçeri olmak Sultân Murâd Hân zamanında ref olunub birer akçe ulufe ile acemi oğlanı eyledikleri gibi birer akçe ile bir uğurdan acemi oğlanı olmak dahi ref olunub Türk üzerine verilmek dahi Fâtih-i İslâmbol Sultân Muhammed Hân zamanında olmuşdur”. Şu madde daha da enteresandır ve aslından okumak zaruridir “25. Ve olmağa bâis oldur kim, ol zaman kim, saâdetle İslâmbol’u feth eyledikleri zamanda Eğri Kapu[1] kurbünde Tekfur-ı makhûrun sarayına konub Ayasofya Câmi’inin çanların yıkub minârelerin binâ edüb cuma namazına azîmet buyurub geri saraylarına döndüklerinde yeniçeri ocağı yoldaşları Padişah-ı cihân-penâh Hazretlerini selâma durduklarında Padişah-ı âlem-penâh Hazretleri sağına ve soluna selâm vericek içlerinden birisi “Aleyküm’üs-selâm Muhammed Beşe[2]“ dedi. Padişâh dahi Saray’a gelicek ol zamanda Düstur-i azamları olan Mahmûd Paşa’yı davet edüb “Lala! Bu oğlan benim selâmımı aleyküm selâm Muhammed Beşe deyü almakdan murâd nedir? Ve bu nasıl selâm almakdır?” deyicek, Mahmûd Paşa bunların kâfirden müselmân olub ümmî olduklarını ve bunların yanında “Beşe” demekden azîm ta’zîm olmaduğunı bir bir beyân edicek Padişah Hazretleri dahi etti “Lala, dediğin gerçekdir. Amma kaçan bu denlü Türkçe bilmemek ne âlemi vardır? Bunları bari cem eyledikden sonra Türk üzerine verüb Türkçe’yi öğrense ve belâya mutâd olub badehû ulûfeye yazdırub ve badehû kapuya çıkarsalar, dahi sefer-i zafer‑âsâra gönderseler olmaz mı? idi”[3]. Üçüncü olarak, bazı tarih ve fıkıh kitaplarında geçen Etrâk-i bî idrâk yani idrâksiz Türkler ifadesine gelince, bu tabir daha ziyade göçebe halinde yaşayan ve genellikle avamdan olan bazı Türkmenler ile Anadolu’da Şi’anın tahrikiyle isyan eden Celâliler için kullanılmıştır. Nitekim benzeri bir tabir de Ekrâd-ı bî idrâk şeklindedir. Bizce asıl önemli olan, bu tabirin, Anadoluda Celâlî isyanlarını çıkartan ve Osmanlı Devleti’nin ayak bağı bulunan Şii Türkmenler için kullanıldığını gayet açık bir şekilde kanunname metinlerinden anlayabilmemizdir. İbn-i Kemal başta olmak üzere, bütün mu’teber Osmanlı tarihçileri, Osmanlı Devleti’nin yıkımına sebep olan isyancı gruplar için ve özellikle de Şi’î grupları kasdederek, Kızılbaş-ı Evbaş, Etrâk-i Nâ-pâk, Etrâk-i bî idrâk, Ekrâd-ı bî akl u din, cemâ’at-ı kallaş, şeytan kulu, müfsid-i fâsid-i’tikâd ve benzeri tabirleri kullanmaktadırlar. Bununla Türklerin veya Kürtlerin idrâkli veya idrâksiz olanlarının bulunacağını ve isyan eden gruplara bu sıfatın verildiğini hemen anlamak mümkündür. Bu sıfatı bütün bir millet için kullandıklarını söylemek mümkün değildir. Burada şunu ifade edelim ki, Türk milletine düşman olan bir devlet, resmî dilini Türkçe eylemez; topladığı Hıristiyan gençleri, ahlakını ve lisanını öğrenmek üzere Türk ailelere vermez; Sultânu Selâtîn’il-Arab ve’l-Acem ve’t-Türk ünvanını sahiplenmez; ayrıca kanunnamelerinde Türk kelimesini Müslüman ile eş anlamlı olarak kullanmaz[4]. [1] Eğri Kapı Edirne Kapı yakınlarında bir sur kapısıdır. [2] Beşe Paşa kelimesinin muhaffef şeklidir ve daha ziyâde yeniçeriler arasında kullanılır. [3] Türk üzerine vermenin ne demek olduğunu, bu madde en güzel şekilde anlatmaktadır. [4] Fâtih Ceza Kanunnâmesi, md. 15. Bkz. Akgündüz, Osmanlı Kanunnâmeleri, c. I, sh. 349; Yeniçeri Kanunnâmesi, md. 24-30, 37, 38. Bkz. Akgündüz, Osmanlı Kanunnâmeleri, c. IX, sh. 135 vd.; Siyâsetnâme, md. 99. Bkz. Akgündüz, Osmanlı Kanunnâmeleri, c. IV, sh. 163; Dalkıran, Sayın, İbn-i Kemal ve Düşünce Tarihimiz, İstanbul 1997, sh. 57; Bazı farklı yorumlar için bkz. Yılmaz, Mevlüt Uluğtekin, Osmanlı’nın Arka Bahçesi, Ankara 1988, muhtelif yerler; Meram, Padişah Anaları, Muhtelif yerler.
26 Mart 2012 Pazartesi 030000 Yazımızın başlığında geçen “Etrak-ı bi-İdrak” Akılsız Türk deyimi Osmanlı kaynaklarında ne acıdır ki, Türkler hakkında kullanılır. Osmanlı Devleti her ne kadar bir Türk devleti olarak kurulsa da bir müddet sonra dönme-devşirme kökenli unsurların kontrolüne geçmiştir. Bu kişiler devletin asıl unsuru olan Türkleri hor, hakir görmüş ve aşağılamışlardır. Buna maalesef Osmanlı aydınları da katılmış ve Türk kelimesi bir takım kötü sıfatlarla birlikte anılmıştır. Tarih-i Naima’da Mustafa Naima Efendi Türkler için; Nadan Türk, Etrak-ı bi-İdrak, Çirkin suratlı Türk ve Melun Türk tabirlerini kullanır. Gelibolulu Mustafa Ali Efendi Türkler için; “Köylü,kötü huylu, manav ve kır adamı” der. Eserinde çeşitli milletleri methettikten sonra Türkler için; “Anadolu, Karaman ve Rum ülkesi adlarını alan pasaklılar ülkesi halkı Türkler elbette kır adamıdırlar. Bunlar ararlarında güzel ve sevimli olanı az görülen çeşitli biçimde çirkin kimselerdir” tanımlamasını yapar. Bu örnekleri daha da artırabiliriz örneğin Koçi Bey Risalesi’nde; “Yeniçeri Ocağına kanuna aykırı olarak Türk, Yörük, Çingene, Yahudi, dinsiz, mezhepsiz nice kalleş ve ayyaş şehir oğlanları girdi” derken, Türkleri; Yahudi, Çingene, kalleş, ayyaşlarla bir görür. Bu risale 1631’de padişah IV. Murat’a takdim edilmiştir. Mehmet Halife’nin Tarih-i Gılmani adlı eserinde şu satırlar vardır; ”Bundan sonra İbşir Paşa ile Anadolu’dan gelen bir alay çarıklı Türkler ve kul taifesi çok yüz buldular.” Koca Sekbanbaşı Risalesinde; “İptida Yeniçeri Ocağı yeniden tahrire muhtaçtır,…şimdi Acem bozuntusu, Türkmen hırsızları ve dönme bozmaları ocağa dolmuş ve işbaşına gelmiştir.” Türk’e küfür etme, Türk’ü hakir görme, Türk düşmanlığı kozmopolit Osmanlılık döneminde öyle yarış haline gelmiştir ki kendisi de bir Türk olan Hoca Saadettin Efendi yazmış olduğu Tacü’t Tevarih adlı eserinde; Kavrayışı kıt Türkler, Hilebaz Türk ve Akılsız Türk gibi ifadelerle kendi milletini aşağılamıştır. Hatta “Karakoyunlu Türkmenleri kudurmuş kurtlar gibi çevrede yaşayan halkı dalamaya başlayıp, asıl yaradılışlarının ve yapılarının gereğini ortaya koydular” der. Bu konudaki örnekleri fazla uzatmamak için Ziya GÖKALP’in, Türklüğün Başına Gelenler isimli yazısındaki tespitleri buraya aktarmak istemiyorum. Asıl değinmek istediğim konu başka. 2006/2007 Öğretim Yılında ilimiz Merkez Endüstri Meslek Lisesi’nde görevlendirildim. Bu okulumuzda Atatürk’ün 10. Yıl Nutku’nun asıl metinlerinin fotokopisine rastladım. O güne kadar 10. Yıl Nutku’nun asıl metinlerini görmemiştim, ilk defa gördüm ve benim için bir eksiklik olduğunun da farkına vardım Bu metinleri incelerken şunu gördüm; Atatürk konuşmasını tamamlarken son cümle olarak “Beni Hatırlayınız” yazmış fakat daha sonra bunun üzerini çizerek “Ne mutlu Türk’üm diyene” şeklinde 10. Yıl Nutku’nu tamamlamış. Türkiye Cumhuriyeti Türk kimliği ve Türk kültürü üzerine kurulmuş olup tarihimizde Gök-Türkler’den sonra ikinci defa Türk ismini devlet ismi olarak almıştır. İşte bu tarihsel gerçeğin farkında olan Atatürk yıllarca hor, hakir görülen, aşağılanan Türklüğü yücelmek için “Ne mutlu Türk’üm diyene” cümlesiyle 10. Yıl Nutku’nu tamamlamıştır. Burada acı olan şu ki Türklüğün aşağılanmasını değil yücelişini temsil eden Türkiye Cumhuriyeti’nde 2012 yılında Abant Platform’u toplantılarında Türk kimliği anayasadan çıkarılmaya çalışılıyor. Tarihi tecrübeler göstermiştir ki, bunun ardından, yeniden Türk Milletine hakaret ve aşağılama gelecektir. Yani, Ne Mutlu Türküm Diyene çizgisinden; Etrak-ı bi-İdrak Akılsız Türk, Türkmen-i Napak Kaba Türk, Melun Türk ve Nadan Türk çizgisine gelinecektir. Tarih tekerrürdür hiç ibret alınsaydı tekerrür eder miydi ?
anlam olarak idrakten anlayıştan yoksun türk şanlı, haşmetlu osmanlı devleti döneminde türkleri tanımlayan bir tamlama fetişisti faşolara saygıyla duyrulurayrıca ebleh türk, hödük türk, kaba saba türk gibi versiyonları da vardır. bu kalip naima tarihinde gecer ekradi biinsaf ile birlikte. bkz naima osmanli'ya dair cesitli vesikalarda saray'in ulke topraklarinda yasayan turkler icin bu kelimeyi kullandigi soylenir kisaca aptal turkler demektir. hatirladigim kadariyla yerlesik turklerin gocebe turkmenler icin kullandiklari bir sifattir. ben asikpasazade'de gordugumu hatirliyorum. lakin bu terkibin anlami konusunda bir duzeltme bî-idrak akilsiz turkler'den ziyade idraksiz turkler anlamina gelir. gocebe turkler orneginde gorulebilecegi gibi akli olanin idraki olmayabilir. bu da soyle bir sonuc dogurur. elin "akil"siz gavuru uzayda cay partileri duzenleyecek derecede sicrama yapar, bizimkiler degisen toplumsal ve ekonomik iliskileri algilama/idrak etme guclugu yasadiklari icin hala sadece raki, yeniraki, tekirdag rakisi, yogurt, sekerli yogurt, cikolatali yogurt, ayran, sutas ayran, coban ayran, sek ayran ve turevlerini imal etmekle mesgul olurlar. ha unutmadan, bir de yayik makinesi icat etmisizdir.bkz insanligin hizmetine sunmak bkz kurd i bi merdbkz rus i menhusbkz evbaş ı kızılbaşbkz engurus i bi namusşeklinde devam eden silsilenin bir halkası, osmanlı'da millet sistemi denen şey bu olsa gerek! bilinçsiz türk en büyük dezavantaj türk olmaktır hiç ermeniler, rumlar, araplar vs. milletler için böyle bir söz duymadım, okumadım. bu tamlama aslinda sadece bir millet olarak türkleri kücümsemek amacli söylenegelmemistir. tersine, yönetici feodal sinif kendini yönetilenlerden ayirarak yüceltmek istemis, yani icinden ciktigi yumurtayi begenemez olmustur. ayni mantikla, ikisi de aslen türk olan yavuz sultan selim ile sah ismail caldiran'da kapismadan önce "oglum sana böyle böyle diyorlar!" diyerek atistiklari mektuplarinda yönettikleri ülkelerde yasayan cogunlugun dilini kullanmaktan israrla kacinmislardir. garip bir ironi olarak yavuz sultan selim'in mektuplari farsca iken, sah ismail'in göndermis oldugu mektuplar türkcedir. bu fenomen yalnizca dogu imparatorluklari ile de sinirli degildir 1530-1556 yillari arasinda alman imparatoru olan besinci karl "tanriyla ispanyolca, kadinlarla italyanca, erkeklerle fransizca, beygirimle almanca konusurum" demis, almancayi "kaba", "odunsu" ve "une language a demi-barbare" yari barbar bir dil olarak tanimlayan prusya imparatoru büyük friedrich'i potsdam'daki sarayinda ziyaret eden voltaire kendini fransa'da zannettigini, cünkü herkesin fransizca konustugunu ve saray erkaninin almancayi ancak hizmetciler ve atlar ile konusurken kullandigini yazmistir. kisacasi, bir diger türdesi de obskurantizm olan bu fenomen, askeri, ekonomik veya idari erke sahip bir sinifin anlasilamama yoluyla kendini sinirlar ve siniflar üstü gösterebilme, dolayisiyla da bu erke sahip olmayanlari kücümseme cabasidir; yasamin bir cok alaninda, eskisi kadar olmasa da, degisik bicimlerde hala karsimiza cikmaktadir. erdoğan aydın, milliyet’te yayınlanan bir açıklamasında “yavuz ve kanuni türk’ü aşağılardı” tezini ileri sürdü. osmanlı dönemi eserlerinde “etrakı bi-idrak = akılsız türk” deyimine sıkça rastlandığı bir gerçektir. ancak bunun hangi çerçevede ve kimler için kullanıldığını bilmezseniz aydın’ınkine benzer yanlışlıklara düşersiniz. devşirmelerin yetiştirilmesiyle ilgili kanunnamede açıkça bunların “türk’e verilmesi” zorunluluğu kayıtlıdır. yani türkçeyi, türk kültürünü ve islâmı orada öğrendikten sonra devlet hizmetine alınacaklardır. bu aşağılama değil, yüceltmedir. osmanlı’nın karşı olduğu, hâlâ göçebelikten vazgeçmeyen türkmenlerdir. osmanlı, yerleşiklikle ileri bir uygarlık ve kültür düzenini temsil eder. göçebe ise, zirai üretimi önemsemeyen hattâ tahrip eden yapısıyla geri bir düzeydir. bunu anımsamak gerekli. orhan koloğlu öztürkçesi göbeğini kaşıyan adam olan osmanlıca ifade. ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri takip etmek için giriş yapmalısın.
1. BÖLÜM Bu Türk azdur deyü etme bahâne / Odun bir şu’lesi besdür cihâne Bazı tarihçilere ve özellikle de ’Osmanlılar aleyhine bir şeyler bulabilir miyim acaba?’’ diye araştırmalar içinde olan kişilere göre Osmanlı’lar, Türkleri hiç sevmezlerdi. Bu sevgisizliğin, hatta daha da ileri giderek nefretin iki temel sebebi vardı Birincisi Osmanlı Padişahlarının annelerinin yabancı kökenli olması, dolayısıyla kurucu olan Osman ve Orhan Bey’den sonra Türk kanına yabancı kanların karışması ve böylece halis muhlis, arı Türk kanının melez bir kana tahvil edilmesi ve buna paralel olarak 1500 lü yıllardan itibaren Osmanlılarda baş gösteren Arap severlik Efendim mantık filan aramayın…Analar Rus, Sırp, Hırvat, Yunan,Venedikli hatta Ermeni ise evlatları nasıl oluyor da Arap sever oluyor diye sormayın. Öyleymiş işte İkincisi ise Türklerin çoğunlukla Alevi olmasına karşı Osmanlıların Sünni olmaları..İşte bu sebeplerdendir ki Osmanlılar, Türklere ’Etrak-ı bî idrak’’ yani ’ Akılsız Türk’’ anda bazı okurların hemen itirazları sıralamaya hazırlandığını görüyorum. Durun yahu..Bunları ben söylemiyorum. Başta da dediğim gibi bazı tarihçiler ya da tarihçi olmasa da yazar-çizer takımından olanlar böyle iddiaların bir an için gerçek olduğunu kabul edelim. Bu durumda bu iddia sahiplerinin ’ Ne mutlu Türk’üm Diyene’’ derken hangi sebeplerle bu kadar mutlu olduklarını ben anlayabiliyor musunuz? Öyle ya eğer Osmanlılar, Türkleri hep aşağılamışsa yaklaşık 600 sene Osmanlılara hizmet etmekten, onların kölesi olmaktan nasıl bir mutluluk duyar ki insan? Eğer gerçekten de Osmanlılar , Türklere ’Etrak-ı bî idrak’’ dedilerse kusura bakmayın ama niçin 600 sene Osmanlı padişahlarına ’ Padişahım çok yaşa ’ dedi ki yüce Türk Milleti? İçlerinden bir Kürşat, kırk tane de yiğit çıkıp da Topkapı Sarayını niçin başlarına geçirmedi? Eğer Osmanlılar Türkleri hep aşağıladılar ve Türkler de buna rağmen gözleri kapalı Osmanlı’ya hizmet ettilerse kimse zart zurt etmesin o zaman ’Etrak-ı bî idrak ’ sözünePeki Osmanlılar Türklere ’Etrak-ı bî idrak ’ demedi mi? Dediler efendim ama Türklerin tamamına değil. Çünkü Osmanlı dediğiniz de - ne kadar aksini söylerseniz söyleyin - sapına kadar Türktü ve ’Aptal Türk ’ değil ’ Türk’ün aptal ’ olanı anlamında devlete baş kaldıran asilere Ki bunlar genelde Anadolu Alevi Türkmenleriydi ’ Türklerin aptal olanları ’ anlamında ’Etrak-ı bî idrak ’ aynı zamanda hiç bir zaman Arapçı da olmadı Tarihlerinin hiç bir döneminde Yahu siyah renkli köpeklerine ’Arap’’ diye isim takan, Hacivat-Karagöz oyunlarında Rumlardan bile fazla dalga geçilen karakterler haline sokulan, çeşitli zengin evlerinde hizmetkar olarak çalışan ve aslında zenci olan kadınlara Arap diyen Osmanlı’nın Arap sever olabilmesi mümkün mü sizce? Hatta dahası sırf Araplara gıcıklıkları yüzünden başka pek çok şeye itiraz etmelerine rağmen ’ Ben Arabım ama Arap benden değildir’’ şeklindeki uyduruk hadise itiraz etmemişler, tam tersine dört elle sarılmışlardır. Yani Osmanlı öyle zannedildiği gibi Arap sever yapmadığı ne olmuştur peki? Yirmi dört milyon kilometrekare toprağa sahip olduğu ve bu geniş topraklar üzerinde sayısız millet yaşadığı için onları rencide etmemek adına ’ Ne mutlu Türk’üm Diyene’’ dememiştir. Bir asimilasyon politikası uygulamamıştır. Onun yerine bütün halkını Osmanlılık şemsiyesi altında toplamaya çalışmıştır. Bunun doğruluğu ya da yanlışlığı tartışılır ama hiç kimse ’Osmanlı Türk değildi, Türkleri de sevmezdi, Türkleri aşağılamak için onlara etrak-ı bî idrak diyordu ’ Alevi düşmanı diyebilir miyiz peki?Padişahların bazısı Bektaşidir. Hem de kimler mi? Buyurun 1-Osman Gazi 2-Orhan Gazi 3-Yıldırım Beyazıd veli 5-Yavuz Sultan Selim 6-Kanuni Sultan Süleyman 7-Sultan AbdülazizBiraz kafa karıştırcı değil mi? Ama daha da karıştıralım. Anadolu’da pek çok Alevi öldürttüğü kesin olan Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran’da savaştığı Şah İsmail Hatayi mahlasıyla şiirler yazdığı için Hatayi de denir Yavuz Sultan Selim’in babası olan II. Bayezıd’a ’ Baba ’diye hitap ediyordu.[ Bektaşi tarikatının son halifesi Bedri Noyan - “Bütün yönleriyle Bektaşilik ve Alevilik’’ ] Ayrıca Osmanlı Devletinin daimi ve profesyonel askeri olan yeniçeriler de Bektaşidir. Bu durumda Osmanlı’nın Alevi düşmanı olması da söz konu de Bektaşilik ve Alevilik farklı şeylerse?Evet o da var ’ Her Alevi, Bektaşidir ama her Bektaşi Alevi değildir’’ bu konu beni oldukça aşar ama neticede Alevilik ve Bektaşilik farklı olsalar bile Sünni Müslümanlık ile Alevi-Müslümanlık arasındaki farktan çok daha azdır aradaki fark. Dolayısıyla Osmanlı Padişahlarının, özellikle de Bektaşi olanlarının Alevilere düşman olması için bir sebep yoktur. Unutmadan Sonradan Alevi olunamıyor ama sonradan Bektaşi olunabiliyormuş.Peki Yavuz Sultan Selim ve yaptığı Alevi katliamı?Alevileri Alevi oldukları için değil, rakibi olan Şah İsmail’in tarafını tuttukları için katletti Yani Osmanlı Devletinin Şah İsmail’in eline geçmesini önlemek için onun yanında kimi gördüyse ortadan kaldırmakta tereddüt etmedi. En azından ona göre buna katliam değil asileri cezalandırmak denir. Birileri devlete baş kaldırmıştır o da baş kaldıranların başlarını Osmanlı Devleti döneminde Osmanlı-Türk ayırımı var mıydı? Kesinlikle yoktu dersek tarihi bir hakikatı inkar etmiş öyle olsaydı şu şiir hiç yazılmazdıŞalvarı şaltak Osmanlı Eyeri kaltak Osmanlı Ekmede biçmede yok Yemede ortak Osmanlı…Anadolu Türkmenlerine ait anonim bir dörtlüktür bu ve vergilerden illallah demiş olan bu insanların bir nevi isyanını ifade eder. Ancak böyle bir şiir bile Osmanlıların kendilerini Türk olarak görmediklerini ya da halkın Osmanlıları Türk olarak görmediklerini ispat etmez. Osmanlılar nasıl ki yönetimlerinde bulunan halka Reaya Müslüman ya da gayri müslim vergi veren halk ve Ber’aya Vergi vermeyen halk diyor idiyse halk da kendilerini yönetenlere Başta Padişah olmak üzere Osmanlı diyordu. Şimdi bir çok bilmiş çıkıp da ’ Hocam II. Selim ve III. Murat zamanında yaşamış olan divan katibi Hafız Hamdi Çelebi’nin şu şiirine ne dersin?’’ demeden önce o şiiri yazalım sonra da cevabını Türkçesiyle şiirin bir kısmı Padişahım kainatın yaratılışından bu yana Dünya içinde Türklüğün kötülüğünden öldür, baban olsa da O iyilik madeni, Yüce Peygamber ’Türk’ü öldürünüz, kanı helaldir’ demiştir ’Bunların işi sürekli sapıklık olmuştur’ Cümlesinden bunu örnek olarak al Türk’ü öldür, baban olsa da Türk derin bilgi sahibi de olsa Evet…Böyle bir şiir vardır ve burada kastedilen maalesef her zaman devlet yönetimiyle sorunları olan Kızılbaş II Selim’in Babası, III. Murat’ın dedesi Olan Kanuni Sultan Süleyman Döneminde bakın Türk’ten nasıl bahsedilmiştir?Sevet…Şimdi sıkı durun...’’ BİR TÜRK DÜNYAYA BEDELDİR’’ Sözünü ilk kez dile getiren Biraz farklı da olsa kimdir onu açıklayacağımEfendim…Bu söz Sûzî Çelebiye Çelebi Kimdir?Asıl adı Mehmet, memleketi Prizren olan Bir Nakşibendi Şeyhidir ve OSMANLI akıncısı Mihaloğlu Ali Bey’in maiyetinde bulunmuştur senelerce… Doğum tarihi bilinmez ama ölüm tarihi 1524 tür. Mihaloğlu Ali Bey adına yazdığı ’ Gazavatname ’ adlı eserinde bakın ne demiştirBu Türk azdur deyü etme bahâneOdun bir şu’lesi besdür cihâne Yani Türk sayıca azdır diye bahane bulma; bir kıvılcımın dünyayı yakmaya yeterli olduğunu unutma!Eğer bir kıvılcım dünyayı yakmaya yetiyor ise, o kıvılcım da TÜRK ise Ve eğer Osmanlı başka Türk başka kavramlar ise Dünyayı yakmaya yeten bir kıvılcım olan Türk’ün Osmanlı’yı yakıp kül etmesi mi beklenirdi yoksa 600 sene ona hizmet etmesi mi? İşte bu soruyu ’ Ben Osmanlı değilim Türk’üm ’ Diyenlere sormak lazım. Bana sorarsanız ben Osmanlı olduğum kadar Türk’üm, Türk olduğum kadar Osmanlı’yım çünkü ikisi farklı şeyler değildir. Özetleyecek olursak Osmanlı hiç bir zaman bir yüzde oranı vererek Türklere ’ Akılsız Türkler’’ Devleti yıkıldı, yerine Türkiye Cumhuriyeti kuruldu ve onun kurucusu Mustafa Kemal Atatürk yıllar sonra 10. Yıl Nutkunda ’ Türk Milleti zekidir’’ Kemal’den yıllar sonra birisi çıktı gayet açık ve net bir biçimde ’ Türk Milletinin %60 ı aptaldır’’ dedi. ’Acaba dili mi sürçtü, bir özür diler mi’’ filan diye beklerken tam tersini yaparak ’Aslında %80 i diyecektim ama korktum’’ diyerek bu oranı %80 e çıkardı. Kendisine ’ Bu millet seni en büyük yazarlardan biri yaptı kitaplarını okuyarak… Sen bu millete nasıl aptal dersin?’’ diyen MHP li Agah Oktay Güner’e ’ Aptal olmasalardı okumazlardı ’Diye cevap verdi. Yani?Yani Türk Milletine ’ Etrak-ı bî idrak’’ diyen birileri vardı ama bir Osmanlı değildi o. Bir Aziz Nesindi… Daha sonra başkaları da çıktı piyasaya. Mesela ’Osmanlılar Türkleri hiç sevmezlerdi’’ Diye başlayan bir makale yazıp aynı zamanda Osmanlı Padişahlarının annelerinin hep yabancı kadınlar olması sebebiyle kuruluşunda Türk kanına sahip Osmanlı’nın zamanla kanının bozulduğunu ifade etmeye çalışan Bekir Coşkun Ki kendi eşi de bir Fransızdır Türk Milletine ’ Karnını kaşıyan adam ’ Yakıştırmasını yaptı. Yani o da bir yerde ’Etrak-ı bî ıdrak ’Dedi Türk milletine…Yılmaz Özdil ise ’ Bidon kafalılar’’ Yaptı Türk denilebilir ki’’ Hocam sen de biliyorsun kimlere dediklerini ’Ahhhh…Ahhhh…Ben biliyorum da; ’O lafın kimlere dendiğini biliyorsun hocam’’ Diyenler ! Siz bilmiyorsunuz. Doğrudan doğruya size dendi o laf. Yani bunlar açıktan açığa size ’Aptal’’ dediler Daha da açık söyleyeyim mi? Kendileri en başta olmak üzere, AK partiye ve BDP ye Şimdiki HDP oy vermeyen her kim varsa ona ’Aptal ’ dediler. Yok yok aklım başımda ve sizler de yanlış bahsettiklerim, AK Partili ve HDP li olmayan her kim yaşıyorsa bu topraklarda onlara aptal dediler. Hepsine olmasa da %80 ine dediler. Bazen bu oranda değişiklikler arz etseler de pirleri üstadları Aziz Nesin’in rakamları tabii ki en gerçekçi ! rakamlardır hep Şimdi denilebilir ki ’ Hocam uçtun ki o kadar olur yani.’’ Hatta ’ Hocam seni alkol almaz bilirdik ama iyice bir kafayı bulmuşsun. Ne içtin sen öyle?’’ Diye soranlar da de billahi de bir şey içmişliğim yok. Gayet aklım başımda. Bu kişiler AKP ve HDP ye oy verenler dışında herkese ’ Aptal’’ dediler ve gerek CHP liler, Gerek MHP liler gerekse oy oranları %1 bile olmayan diğerleri ’ Evet yaaa..Aziz Nesin, Bekir Coşkun, Yılmaz Özdil Başkaları da var aslında çok haklı konuşuyorlar’’ diye alkışladı edeyim mi? Bunların AKP ve HDP ye oy verenler dışında herkese ’Aptal’’ dediğini Buyurun öyleyseBu saydıklarım ve daha pek çokları için hatta Ülkücüler için de AKP+HDP= PKK mıdır? EvetPKK Türk olmadığına göre AKP+HDP= Türk olmayan bir topluluk mudur ? Evet. Özellikle AKP liler ’ Ben Türk’üm’’ demezler onun yerine ’Elhamdulillah Müslümanım’’ derler. Onlar ’Ne Mutlu Türk’üm diyene’’ Demezler, ’Atatürk’’ de demezler, çok sıkışırlarsa ’ Mustafa Kemal Paşa ’ derler. AKP+HDP Türk Olmadığına göre onlardan ’Türk Milleti ’ olarak bahsedemeyiz değil mi? Halde Gerek Aziz Nesin, gerekse diğerleri ’ Türk Milleti Aptaldır’’ derken kime demiş oluyorlar bu sözü? Gerçi Aziz Nesin bu sözü söylediğinde AKP yoktu ama o gün kimleri kast ediyor idiyse bu gün o kast edilenler AKP ye oy verenlerdir. ’Aziz Nesin Türk Milletinin %80i Aptaldır derken ne kadar da haklıymış’’ diyen ve bu lafın kendisiyle alakası olmadığını zanneden öz be öz Türk olanlara ! değil mi? Daha da kısaltayımAKP ve HDP Türk olmadığına göre ! ’ Türk milletinin %80 i aptaldır’’ Sözünün muhatabı kim ya da kimlerdir?Eveeeeettttt….Bir ’Etrak-ı bî idrak ’ Durumu var ama görüldüğü gibi Osmanlılarla alakalı değil. Bizim Millet biraz matematik özürlüdür ama umarım bu denklem çok karışık bir daha yazayımAKP+HDP=PKK isePKK Türk değil ’Türk Milleti’nin % 80 i aptaldır’’ Sözünün muhatabı kimdir? SORU 2- Türklere gerçek manada ’ Etrak-ı bî idrak ’ Diyen/Diyenler kim/ kimlerdir?Bu kıyağımı da unutmayın ha. Hiç bir yazılı sınavda bu kadar basit soru sorulmaz. Yarın Yazımın başlığında yer alan Stockholm Sendromuna ve Türkiye’deki örneklerine dokunacağım. Stockholm sendromu daha da ilginç bir konudur. Mesela Dedesi Cemal Paşa Ermeniler tarafından şehid edildiği halde torun Gazateci Hasan Cemal’in Bir Akil adamdır! aynı zamanda Ermeni sever olmasını Stockholm sendromunun çok kısa özeti budur. ve başka örnekleri ele alacağım Prizrendeki Suzi Çelebi Camii – Kosova.
etrak ı bi idrak türk